Rüzgar ders arasında cep telefonunu açıp gelen mesajlara ve arayan numaralara baktı. Naz dünden sonra sürekli olarak kendisine ulaşmaya çalışıyordu ve telefonuna düşen yirmi yedi çağrıların yirmi dördü ona aitlerdi. Gelen üç aramanın ikisi annesine ve biri de Egemen amcasına aitti. Aramalara geri dönmeden önce mesaj kısmına geçip Naz'dan gelen bir mesajı okumaya koyuldu.
"Rüzgar ne yapmaya çalışıyorsun? Bak tamam iş konusunu tekrar konusabiliriz olur mu? Beni ara. Seni çok özledim sevgilim."
Rüzgar başını iki yana sallayıp diğer mesajlarından birini okudu.
"Aşkım hala beni aramadın! Telefonlarıma da yanıt vermiyorsun. Okul çıkışında kapıda olacağım. Dilerim beni ekmezsin."
Neden peşimi artık bırakmıyorsun Naz?
En son attığı mesajı okuyacaktı ki onun varlığını kendisine çok yakın bir şekilde hissetti. Kafasını telefondan kaldırdığında Neşe'nin elindeki telefonuna bakmakta olduğunu gördü.
Neşe, Rüzgar'ın ona bakmasıyla bakışlarını telefondan çekip yüzüne çevirdi.
"O bir Iphone X mi? Şaka mı yapıyorsun? Vay canına!"
"Sadece bir telefon işte."
Evet belki Rüzgar'a göre öyleydi ama Neşe'ye göre o telefon bir servet ve aynı zamanda da mükemmel ötesi bir cihazdı.
"Seni ukala şey. Zaten siz zenginler bizim ne hissettiğimizi anlayamazsınız."
Cidden mi Neşe? Zengin fakir edebiyatı mı yapmak için geldin çocuğun yanına?
Rüzgar ona tuhaf bakışlar atarken hemen kendisini toparladı.
"Bak üzgünüm inan bunu mesele etmiyorum. Aslında buraya....şey....ben aslında..."
O sırada Rüzgar'ın telefonuna gelen mesaj cümlesini tamamlamasına engel oldu. Rüzgar mesajın annesinden geldiğini gördüğünde hemen mesajı açtı.
"Seni dinliyorum Neşe. Asıl söylemek istediğin neydi?"
Rüzgar Neşe'nin yanıtını beklerken mesajın tamamını okudu. Kaşları şaşkınlıkla havaya kalkarken oturduğu sırasınfan kalktı. Eşyalarını çantasına doldurup tek omzuna astı.
"Benim şimdi gitmem gerek Neşe. Sonra görüşürüz olur mu?"
Rüzgar arkasını dönüp giderken Neşe oracacıkta kalakalmıştı. Çocuk resmen söyleyeceğini bile dinlemeden çıkıp gitmişti. Birşeyler yapmalıydı aksi halde hem işine hem de özgür sokak hayatına veda etmesi gerekecekti. İkinci bir düşünceye vakit harcamadan sırasından çantasını kaptığı gibi Rüzgar'ın peşine takıldı. Arabası olduğuna göre okulun dışında olmalıydı. Çünkü öğrenci araçları için okul parkında yer ayrılmıyordu. Ayrıca hangi lise öğrencisinin arabası ve ehliyeti olabilirdi ki? Ne yani bunca zaman ehliyetsiz mi araba kullanıyordu? Sahi Rüzgar hiçte lise ögrencisi tipinde biri değildi. Diğer çelimsiz liseli erkeklere göre fazla iddalıydı. Aslında bir liseli ergene benzemiyordu bile. Apayrı bir dünyadan gelmiş gibiydi.
Okuldan çıktığı gibi gözleriyle etrafı taradı. Rüzgar'ı nihayet görebildiğinde arkasından koşup seslendi. Adını duyan Rüzgar da durup kendisine doğru gelen Neşe'ye baktı.
"Daha söyleyeceklerimi bile bitirmemiştim."
"Evet haklısın ama şuan da yetişmem gereken bir yer var. Bunu daha sonraya bıraksak olmaz mı kızıl?"
"Bana şöyle seslenmekten vazgeçer misin artık? Benim bir adım var."
"Pekala, Neşe? Şimdi gidebilirim sanırım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Prensleri 2 "MUAMMA"
VampireSerinin ikinci kitabıdır. Macera kaldığı yerden devam ediyor... Yayınlamakta olduğum bu hikaye az da olsa yetişkin ve şiddet öğeleri barındırdığından +16 yaş kitlesi için daha uygundur.