Havin ciddi meselelerin konuşulma vakti geldiğini anlamıştı. Varolan tek abisine ne kadarını anlatmalı veya anlatmamalıydı kestiremedi. Ona ne yalan söylemek istiyor ne de gerçekleri apaçık anlatmaya kendisinde yüz buluyordu.
"Seni bekliyorum Havin."
"Tamam önce otursana."
"İyi böyle."
Havin boş sandalyeye kendi oturup ellerini masanın üzerine çıkarttı ve parmaklarıyla oynamaya başladı.
"Ben hiç bulaşmamam gereken birinden birşey çaldım."
"Ne çaldın? Önemsiz birşey olsa o kadar peşine düşüp evini darmadağın bir hale getirmezler. Tabi o senin normal yaşam tarzın değilse."
"Hayır gayet düzenli bir yaşantım olduğu konusunda seni temin ederim. Neyse ki ben eve girmeden önce gelmişler. Ama aradıkları şey bende olduğu için bulamadılar tabiki."
"Bana şu meseleyi en başında anlatır mısın? Bu insanlara ne zaman bulaştın, ne çaldın, kimden çaldın? Hepsini bilmek istiyorum."
Havin Alev'in içmeden bıraktığı kahve bardağına uzanıp bir yudum aldı.
"Ailem daha çok babam bana hayatı dar etmeye bayılır. Aşırı kuralcı ve baskıcı bir kişiliği var. Malesef mükemmel baba adayları sıralamasında sonda kalır da diyebilirim. Her neyse işte. Her zaman olduğu gibi yine babamdan habersiz evden gizlice çıktığım günlerden biriydi. Babam insanlar gibi yaşamak konusunda fazla hassastı. Bu sebeple akşam dışarı çıkmama karşıydı. Ne kadar saçma değil mi? Kaçtığım zaman bir gece kulübüne gittim. Cehennem Kapısı ismi kulağa oldukça heyecan verici gelmişti. Hiç düşünmeden içeriye girdim. Oradaki müzik, kalabalık ve hareketli ortam beni adeta cezbetmişti. Zaten heyecan verici şeyleri her zaman sevmişimdir."
"Zehir gibi mi?"
Havin abisinin kastettiği meseleyi anlamıştı. Acaba Zehir aralarınfa geçenlerin ne kadarından bahsetmişti?
"Zehir için de evet ama o mevzu tamamen farklı. Zehir benim için hiç bir zaman geçici heves olmadı. Öyle olduğunu düşünmesini sağladım o kadar."
"Peki orasını daha sonra tartışacağız. Sen devam et."
"Tamam dediğin gibi olsun. En son Cehennem Kapısına girdiğimi söylemiştim. Bar kısmında oturmuş içkimi yudumlarken ismini daha sonradan öğrendiğim Koray yanıma oturdu ve benimle konuşmak istedi. Bende farklılık olması adına muhabbet etme çabasına karşılık verdim. Bir müddet havadan sudan konuştuk. Ardından birbirimizle konuşmaktan keyif aldığımız konusunda hemfikir olduk ve bu şekilde görüşmeye devam ettik. Yine görüştüğümiz bir gün bana iş teklifinde bulundu. Getir götür işleri işte. Bende hiç düşünmeden kabul ettim. Zaten sıkılıyordum."
"Daha bir kaç gün konuştuğum bir adama nasıl bu kadar güvenebildin de iş teklifini kabul ettin? Peki ya annemin ne kadar üzülebileceğini düşünmedin mi bu kadar aptalca davranırken? Neyin kuryeliğini yaptın peki?"
"Vampir zehri."
"Tanrım ya yakalansaydın!! Onu belirli kurumlar hariç üzerinde bulundurmanın cezasının ne olduğundan haberin var mı?"
"Evet beni bu konuda Koray bilgilendirmişti zaten."
"Bilgilendirmişmiş. Sonra ne oldu devam et hadi!"
"Bak kızmaya şimdiden başlayacaksan susayım en iyisi ben."
"Havin beni çıldırtma! Anlat çabuk!"
"Yakalanmadım ama tamam mı! Bak buradayım sonuçta!"
"O adamdan zehir mi çaldın yoksa?"
"Hayır yani aslında kısmet evet. Felç eden Zehir den değildi. Bu yeni bir tür zehir. Piyasaya henüz sürülmedi. Deneme aşamasında anlayacağın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Prensleri 2 "MUAMMA"
VampireSerinin ikinci kitabıdır. Macera kaldığı yerden devam ediyor... Yayınlamakta olduğum bu hikaye az da olsa yetişkin ve şiddet öğeleri barındırdığından +16 yaş kitlesi için daha uygundur.