Multimedia da Havin var. İyi okumalar dilerim 😊
Zehir elinde sadece küçük bir valizle malikanede kendisi için hazırlanmış odaya girdi. Etrafa göz gezdirince Hira gösterişi fazla abartmış diye düşündü. Bavulunu kenara bırakıp yatağın üzerine attı vücudunu. Ellerini başının arkasında birleştirip beyaz tavanı izlemeye koyuldu. Sesini duyalı on gün olmuştu.
O günden bu yana kendisiyle hiçbir bağlantıya geçmemişti. Havin denen kadın hayatına bir yıldırım gibi düşmüş bütün düzeninin, alışkanlıklarının ve en kötüsü kalbinin içine sıçıp gitmişti. Sıkıntıyla uzandığı yataktan kalktı ve duşa girdi. Buz gibi suyun altında aklının yerine gelmesini bekledi. Bedeni üşümese de vücudunun soğuk suda canlandığını hissedebiliyordu.
Bir müddet daha kaldıktan sonra havlusunu beline sarıp banyodan dışarıya çıktı. Bavulundan çıkarttığı tişörtü ve kot pantolonunu üzerine hızli bir şekilde geçirip odasından dışarı çıktı.
Güneş en tepede parlarken evde hizmetlilerden başka kimsenin olmayışına hayıflanmıştı. Bir iki muhabbet edecek birileri olsa fena olmazdı. Daha fazla evde duramayacağına karar verince motoruna atlayıp şehirdeki eğlence mekânlarına doğru yola çıktı. Buraya taşındı diye ev kuşu olmayacaktı tabiki.
Cehennem Kapısından içeriye girdiğinde yüksek sesli müzik kulaklarına dolarken etrafa bir göz attı. Barmenin olduğu kısma doğru yürüyüp bir viski ısmarladı. Bir, iki bardak derken şişenin dibi görünmüştü her zaman ki gibi. Sarhoş olma derdi olmayınca içmekte bir problem teşkil etmiyordu.
"Selam yakışıklı."
Zehir yüzüne yerleştirdiği çekici gülümsemeyle yan tarafına oturan kadına baktı. Oldukça hoş bir fiziği vardı. Giydiği kısacık elbise bacak bacak üstüne attığında neredeyse kasıklarına kadar ulaşıyordu. Kendisini ona döndürüp elindeki bardağı havaya kaldırarak selamını karşıladı.
"Yalnız mı içiyorsun?"
"Hayır."
Zehir'in bu yanıtıyla kadın önce yüzünü asıp gidecek gibi olsa da ardından duyduğu sözle yerinde kaldı.
"Seninle içiyorum."
Kadın kabul edilmenin sevinciyle güzel bir gülümseme yolladı.
"O halde bende bir viski alırım."
Zehir barmen'e dönerek birer kadeh viski istedi. Barmen bardaklara viskileri doldurup önlerine bıraktı.
"Adın ne güzelim?"
"Pelin. Sen?"
"Bende Zehir."
"Peki bay Zehir sizin gibi biri neden tek başına içiyor?"
Zehir tekrardan o yarım gülümsemelerinden birini yüzüne oturtarak kadının sorusunu yanıtladı.
"Her bekâr erkeğin yaptığı gibi tatlım. Bara geliyorum, içiyorum ve şuan senin gibi güzel bir kadınla hoş sohbet ediyorum. Peki ya sen neden tek başınasın?"
"Bekâr takılmayı sevdiğim için diyelim."
"Öyleyse bekârlığa?"
Zehir elindeki bardağı hafifçe havaya kaldırıp bekledi. Kadın da onun hareketine karşılık olarak elinde tuttuğu viski kadehini tokuşturdu.
"Bakıyorum da her zaman ki gibi yine bir sürtükle takılıyorsun."
Zehir beyninin içinde duyduğu ses yüzünden neredeyse boğulacak gibi öksürmeye başladı. Karşısında oturan kadın elindeki bardağı tezgaha koyup Zehir'in sırtına vurdu. Kendine geldiğinde Pelin'e şaşkın yüz ifadesini bozmadan gülümseyerek durması için elinden tuttu. Sonra da aklına giren kadına yanıt verdi.
"Neredesin?"
"Seni ilgilendirdiğini düşünmüyorum."
"Beni mi takip ediyorsun?"
"Başka işim yoktu zaten. Yanındaki tiplerden olmadığımı en iyi sen bilirsin."
"Havin! Bana hemen nerede olduğunu söyle."
"Senin göremeyeceğin bir yerdeyim. Etrafına bakmaktan vazgeç çünkü bulamayacaksın."
"Senin derdin ne? Beni çıldırtmak mı istiyorsun?"
"Zehir sen iyi misin? Gerginleştin bir anda. Eğer istersen bana gidebiliriz. Tüm gerginliğini bir çırpıda alabilecek yöntemlerim var."
"Kulağa hoş geliyor."
"Aptal kazanova."
"Sen kendi işine bak bende benimkine."
Beyninde ki sesler kesilince Zehir yanındaki kadının belinden tutup kendisine çekti. Kadın onun bu hareketinden etkilenmişti ki Zehir kulağına doğru yaklaştı.
"Yöntemlerini görmek için sabırsızlanıyorum güzelim."
Kadın oturduğu yerden kalkıp Zehir'in elinden tuttu ve beraber arabaların olduğu yere geldiler. Beyaz bir mercedes'in önünde durduklarında kadın elindeki çantasından arabanın anahtarını alıp kilidini açtı.
Zehir şimdi onun varlığını sezmeye başlamıştı. Buradaydı işte. Bunu tüm iliklerinde rahatça hissedebiliyordu. Ama olduğu yerde bekliyor ve onları izliyordu. Aklında parlayan fikirle önünde duran kadını kendisine çevirip dudaklarına yapıştı. Öyle şiddetli öpüyordu ki sanki karşısındaki beklediği kişiydi.
Kendisini bir anda duvarda bulunca yaşadığı zafer sevinci görülmeye değerdi. Bu hareketinin onun asi kanını fokurdatacağını çok iyi biliyordu. O da kendisini özlemişti. Aksi halde neden Zehir'i takip etsin ki?
Havin kırmızı gözleriyle karşısında durduğunda onu kolları arasına alıp o öpülesi mükemmelikte dudaklarını öpmek ve kendisini bir zamanlar olduğu gibi en derinlerine gömmeyi arzu etti. Tanrı biliyor ya bu kadını kahrolası bir tutkuyla özlemişti.
"Merhaba Zehir."
"Hadi ama iki yabancı gibi mi selamlaşmak istiyorsun?"
"Biz zaten iki yabancıyız. Ne sen beni ne de ben seni tam olarak tanımıyorduk öyle değil mi?"
"Buna rağmen her gece kollarımdaydın. Ve bu durumdan hiç şikayeti olduğunu da zannetmiyorum tatlım."
"Adi bir pislik gibi davranmaktan ne zaman vazgeçeceksin?"
"Peki sen neden döndüğünü ne zaman söyleyeceksin?"
"Dönmem gerekiyordu döndüm. Senden daha önemli yapacak işlerim var."
"O yüzden mi peşimdesin? O yüzden mi beni hala kıskanıyorsun?"
Havin arkasına dönüp bayılttığı kadına baktı.
"Bu kadından mi söz ediyorsun? Sadece hastalık kapmanı istemedim."
"Biz hastalanmayız. Başka?"
"Buraya kardeşim için geldim. Yolum nedense seninle çakıştı. Söyle bana kardeşim nerede?"
Zehir'in kaşları çatılırken Havin'in neyden bahsediyor olabileceğini düşünüyordu. Kardeşi kimdi ki yolu Zehir'le kesişsin?
"Kimden bahsediyorsun Havin? Aradığın kişinin benimle bir bağlantısı olduğunu da nereden çıkartıyorsun?"
"Aynı birliğe üye olduğunuz dışında mı?"
"Daha açık konuşur musun?"
"Her zaman zeki biri olduğunu düşünmüştüm halbuki."
"Tekrar soruyorum Havin. Kardeşinin benimle bir bağlantısı olduğuna nasıl bu kadar eminsin?"
"Aynı çevrede takılıyorsunuz ne tesadüftür ki. Ve yine ne tesadüftür ki sen erkek kardeşimin sevgilisini öpüyorsun."
Siktir!
"Bana o kişinin Yasir olduğunu söylemeyeceksin değil mi?"
"Tam üstüne bastın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Prensleri 2 "MUAMMA"
VampireSerinin ikinci kitabıdır. Macera kaldığı yerden devam ediyor... Yayınlamakta olduğum bu hikaye az da olsa yetişkin ve şiddet öğeleri barındırdığından +16 yaş kitlesi için daha uygundur.