Tıpkı senin gibi...

858 120 97
                                    

Magnus ve Alec bir kafede oturmuşlar ve yiyecek bir şeyler sipariş vermişlerdi.

"Bu sefer ben ödeyeceğim." Dedi Alec ciddi bir tonla konuşup.

"Benim olduğum yerde senin paran geçmez."

"Nedenmiş o?"

"Çünkü ben kendi paramı kazanıyorum ama sen henüz kazanmıyorsun. Kendi paranı kazanmaya başladığın zaman sana bu konuda izin verebilirim."

"O zaman... mesleğimi elime aldığımda ilk maaşım ile size yemek ısmarlayacağım."

"Bak buna tamam diyebilirim işte."

Sonunda bir şeyler sipariş ettiklerinde Magnus birkaç dakika boyunca susmuş ve düşünceli halde önüne bakmıştı.

"Bay Bane, böyle düşünceli durmayın lütfen."

"Kafam hala az önceki olayda, üzgünüm." Deyip başını iki yana salladı Magnus. "Ee anlat bakalım, kitabı beğendin mi?"

"Beğenmek ne kelime, resmen hayran kaldım. Birazcık yazarı da araştırdım ve diğer romanlarını da hemen internetten sipariş ettim."

"Gerçekten mi? Bu beni çok mutlu etti."

Bu aralar onu mutlu eden çok az şey vardı zaten.

"Ayrıca kitaba okurken notlar da almışsınız, onları da okudum ve çok hoşuma gitti. Yani bir matematik öğretmeninin kitap okumaya bu kadar önem vermesi çok güzel bir durum."

"Kitap okumak farklı bir dilde konuşmak gibi bir durumdur. Başka bir dünyada yaşamak. 100 yıl önce yaşamış bir adamın ne düşündüğünü, neler hissettiğini o kitapta bulabilirsin. Başka insanların gözünden düşünebilirsin. Kitaplar aslında sadece okunmaz, kitaplar aynı zamanda yaşanır."

"Hiç bu şekilde düşünmemiştim."

"Sen o kitabı okurken orada kendini o kurdun yerine koyup onun yerine düşünebildiysen, onun yerine hissedebildiysen... işte o zaman o kitabı cidden yaşıyorsun demektir. Bazen kendini bir insanın yerine değil, bir hayvanın hatta belki de bir bitkinin yerine bile koyarsın kitaplarda. Bu da sana bakış açısı kazandırır. Bakış açısı kazanmaksa sadece tek bir alanda değil her alanda düşünceni geliştirir. Kitaplara kitap olarak bakma Alec. En basit kitaplar bile bazen sana bir şeyler öğretir."

"Kötü çocuk kitapları ne öğretir mesela?" Deyip gülmüştü Alec.

"Onlardan tersine bir ders çıkarabilirsin. Bir kitap nasıl yazılmaz, bir insan nasıl bu kadar dar düşünür gibi sonuçlara ulaşabilirsin mesela."

"Evet, bu güzel bir bakış açısıymış cidden."

O sırada ikisinin de yemekleri gelmişti ve bir süreliğine sohbetten uzaklaşıp yemeğe verdiler kendilerini.

O sırada Alec'in aklında hala şu eski sevgili olayı vardı. Gerçekten sinirliydi, eğer o herif bu okulun kapısından bile geçerse onu buna pişman edecekti.

"Malia sizinle iyi anlaşmışa benziyor."

"Evet iyi anlaştı. Özelikle Kevin onunla iyi anlaşmayı çok istiyor ama Malia pek yüz vermiyor."

"Kevin mı? Malia'dan mı hoşlanıyor?"

"Hoşlanmak denemez. Kevin çok çapkındır. Ben de Malia'yı bu konuda uyardım. Kevin yanaşmaya çalışsa da ne demişler, her kuşun eti yenmez."

"O sözü ilk kez duydum." Dedi Magnus bir kaşını havaya kaldırıp. "Garip bir sözmüş."

"Malia ile hiç özel olarak konuştunuz mu?"

"Birkaç kez konuştum evet. Sorunları hakkında benimle sohbet etti. Gerçekten güçlü bir kız ve bu hoşuma gidiyor."

"Benim de gidiyor. Hem bazen elini omzuma filan atıyor ve rahatsız olmuyorum. Bu da hoşuma gidiyor. Sanırım onu kız kardeşim olarak görmeye başladım."

"Bu çok iyi bir gelişme bence."

"Şey bir de... bir şey daha diyecektim. Tatilde annemlere sizden bahsettim ve annem de kız kardeşim de bu dönem buraya gelip sizinle tanışmak istiyor."

"Gerçekten mi? Buna çok mutlu olurum işte. Annen de kız kardeşin de eminim çok mükemmel kişilerdir, tıpkı senin gibi."

"Evet öyleler." Dedi Alec ama sonra kafasında son cümle yankı yaptı.

Tıpkı senin gibi.

"Ben sandığınız gibi mükemmel birisi değilim."

"Ah tabii ki öylesin Alec. Öyle olmadığını düşünmen öyle olmadığını göstermez."

"Beni şımartıyorsunuz farkında mısınız?"

"Belki de biraz da olsa şımarmaya ihtiyacın vardır öyle değil mi?"

....

Ya çen ne tatlısın Magnuss

I Don't F*cking CareHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin