Çok tatlısın

812 96 82
                                    

Alec gözlerini açtığında onu izleyen bir çift gözle karşı karşıya gelmişti.

"Benden önce uyandın demek." Deyip elini Magnus'un yüzüne attı.

"Yaklaşık yarım saat önce."

"Hmm..." deyip gülümsedi Alec. Sonrasında aklına dün gece yaşanan şeyler geldi. "Şey... dün olanları hatırlıyor musun?"

"Her saniyesini."

"Anladım." Deyip gözlerini kaçırdı Alec. "Özür dilerim."

"Neden özür diliyorsun?"

"İstemeden seni üzecek, gerecek bir şey yapmışsam diye..."

"Yapmadın. Tamam, gözlerimi ilk açtığımda buradan hızla kaçıp gitmeyi düşünmüştüm ama şu an daha az utanıyorum. Sadece odadan bir süre çıkmamayı düşünüyorum."

"Haa... sen arkadaşlarıma karşı mı utangaç hissediyorsun şu an? Yani şey... olayını hatırlamıyor musun?"

"Hatırlıyorum." Demişti Magnus gülerek. "Güldüğüme bakma, bu konuyla alakalı yarım saattir kendimle sohbet ediyorum. Yeni yeni ikna oldum bunun normal bir şey olduğuna."

"Normal bir şey çünkü. Lütfen kendini bu konuda kötü hissetme."

"Hissetmemeye çalışıyorum." Deyip dudaklarıma bir öpücük bırakmıştı. "Ama cidden... bugün odadan çıkmasak? En azından birkaç saatliğine..."

"Tamam sevgilim, çıkmayız. Sen yeterki iste. Ama merak ettiğim bir şey var, o kadar içtiğin halde her saniyeyi nasıl hatırlıyorsun? Benim bile bazı şeyler yarım yamalak aklımda. Odada olanların hepsi net gerçi."

"Ona ne şüphe..." deyip imalı bir şekilde gülmüştü Magnus. "Ben pek sarhoş olmam. Su gibi içsem bile en fazla midem bulanır. Beynim hiçbir şeyi silmiyor. Sanırım kendimi buna şartlandırmışım zamanında. Sadece kafam güzel oluyor, sen de gördün. Normalde yapamadığım şeyleri yapacak cesareti buluyorum."

Bunu dedikten sonra gözlerini Alec'in gözlerine çevirdi.

"Bir de şey... ben bir karar aldım ve bunu seninle paylaşmak istiyorum."

"Söyle bakalım, neymiş?"

"Dün sana dedim ya, seninle sevişmek istiyorum ama şu an değil diye. O konuda ciddiydim. Ayrıca kardeşinin ve arkadaşlarının olduğu bir evde de bunu yapmak istediğimi sanmıyorum."

"Bunu ben de istemiyorum."

"O yüzden..." dedi Magnus derin bir nefes alarak. "Döndükten sonra... bize gelsen ve birkaç gün bizde kalsan. Tüm stresimizi üstümüzden atsak ve rahatlasak diye düşündüm ben. Tabii sen de istersen."

Alec bir an için duyduğu şeyin doğru olup olmadığını anlamakta güçlük çekmişti.

"S... stres a... atmak derken? Dinlenmek, konuşmak tarzı bir şeyden mi söz ediyorsun?"

"Sence onlardan mı söz ediyorum Alec? Bak ben... şu ana kadar kimseyi böyle istediğimi hatırlamıyorum. Hatta daha da ilerisini söyleyeyim. Ben birisini istediğimi bile hatırlamıyorum. Bazen bu konuda sorunum mu var diye şüpheye düştüğüm zamanlar olmuştu. Açıkçası... senin öğretmenin olduğum süre zarfında da hiçbir zaman aklımdan bu düşünce geçmedi. Son birkaç haftadır... yavaş yavaş başlayan bir çekim var aramızda ve bunu sen de biliyorsun. Bu yavaşlığı seviyorum, birbirimizi daha yavaş tanıyıp keşfediyoruz. Hızlı olması bizde bir vurguna sebep olabilirdi. O kadar normal bir şekilde ilerledik, beni o kadar kendi halime bıraktın ki kendimi keşfetme ve anlama şansı yakaladım. Bu konuda sana teşekkür ediyorum. Ayrıca bana şu şekilde bakmaya devam edersen dayanamayıp seni öpeceğim."

"Be... ben... özür dilerim. Hala şaşkınım. Dün sen pişman olursun ve bana sinirlenirsin diye korktuğumdan gözüme zar zor uyku girmişti ama şu an çok rahatladım. Ayrıca duyduğum şeyler beni bir miktar şoka uğrattı. Sevinçten diyecek bir şey bulamıyorum şu an."

"Bir şey deme çünkü şu an biraz utandım." Deyip üstüne örtüyü çekip yüzünü kapatmıştı. "Ben böyle rahat konuşamam normalde. Seninle yata kalka sana mı benziyorum acaba?"

Alec de örtüyü çekip örtünün içine girmişti.

"O zaman daha fazla yatıp kalkmamız gerekiyor."

"Yine çok komiksin bakıyorum."

"Öyleyim sanırım." Deyip Magnus'u kendine çekmişti Alec. "Ben birazdan ikimize kahvaltı hazırlayacağım aşağıya inip. Birlikte kahvaltı yapar, günümüzü yatakta geçiririz. Olmadı çıkıp biraz da etrafı gezeriz."

"Bunların hepsini yapalım."

....

Magnus ve Alec odanın balkonuna güzel bir kahvaltı masası hazırlamışlardı.

"Arkadaşların bir şey dediler mi?"

"Baş başa kalacağız, rahatsız edeni erkenden cennete gönderirim dedim, hiçbiri bir şey diyemedi."

"Eminim ki böyle kibar söylemişsindir."

"Çok kibar söyledim. Aşk olsun, bana güvenmiyor musun?" Deyip elindeki peyniri Magnus'a uzattı. Magnus da onu hızlıca ağzına attı.

"Güveniyorum tabii ki sevgilim." Deyip sandalyesini Alec'in sandalyesine yaklaştırdı Magnus. "Çok tatlısın."

"Bugün sende bir şeyler var. Dün sen cidden Jeremy'i kıskandın mı yoksa?"

"Ne? Ben... hayır tabii ki. Yani... belki biraz ama çok fazla değil. Alec, şöyle düşün. Şu an bu evde benim eski sevgilim olsaydı ve onun da zamanında son derece azgın birisi olduğunu sana söyleseydim tepkin ne olurdu?"

"Büyük ihtimalle onu havuzda boğar, arka bahçeye gömer ve hiçbir şey olmamış gibi hayatıma devam ederdim. Bu konuda çok olgunsun ve ben bazen hala kendimi senin öğrencin olarak düşünüp her şeyi seninle konuşuyorum. Bunu törpülemem lazım öyle değil mi?"

"Yani... her şeyini benimle konuşmaya devam edebilirsin. Sadece eski ilişkilerin hakkında çok açık olmasan daha mutlu olurum."

"Tamamdır, buna dikkat edeceğim." Deyip Magnus'un yanağına bir öpücük bıraktı Alec. "Benimle bu kadar açık konuştuğun için teşekkürler."

"Ben de teşekkür ederim. Bana karşı bu denli iyi olduğun için."

....

Ay çok kibar ilişkiniz var sizin ansnakksks

I Don't F*cking CareHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin