Ya hep ya hiç

886 104 98
                                    

Olanların üstünden yaklaşık bir hafta geçmişti, okulun kapanmasına 3 gün kalmıştı ve artık sınıflarda pek fazla ders işlenmiyor, genelde sohbetler ediliyordu.

Magnus bu bir hafta içinde kendini biraz daha toplamayı başarmıştı ve eski sempatik haline dönmüştü. Alec'se hiç konuşmuyor, öylece uzakta durup sadece derslerde konuşuyordu.

Magnus onun bu hallerine alışık değildi ama yine de şu anlık olması gereken şey buydu. Birbirlerine yakın oldukları sürece bir şeyleri kolay kolay atlatamayacaklardı çünkü.

"Sizi çok özleyeceğiz Bay Bane, keşke ömrümüz boyunca hep sizin gibi öğretmenler denk gelseydi hayatımıza."

"Öyle olmasını çok isterdim, umarım bundan sonraki hayatınızda iyi yerlere gelirsiniz." Gözü arkada başını önüne eğmiş bir şekilde duran Alec'e kaymıştı. Yine hiçbir şey söylemiyordu. "Alec, sen de bir şeyler demeyecek misin?"

Alec başını hayır dercesine sallayıp yüzünü Magnus'a çevirdi.

"Alec bu aralar çok sessiz." Dedi yandan bir kız ona bakarak. "Bence kesin aşk acısı filan çekiyor, biz kızlar anlarız. Yanılıyor muyum Alec?"

Kız bunu dediğinde Alec saniyelik bir an Magnus'a bakmıştı.

"Sadece... yorgunum." Dedi Alec biraz sessiz konuşarak.

"Aşk insana acı veriyor değil mi?"

Malia kıza sinirle dönüp "Tek kelime daha edersen acı çeken sen olursun." Demişti. Kız bunun üstüne korkup önüne döndü.

"Malia!"

"Sadece şakaydı Bay Bane, öyle bir şey yapar mıyım ben?"

Malia masum masum gülerken Magnus başını inanmaz halde iki yana salladı.

"Eminim yapmazsın."

....

Öğle arasında Magnus bahçede gezinirken biraz ileride Alec'in bankta tek başına oturduğunu fark etmişti. Normalde onun yanına gitmeyi düşünmüyordu ama onun bu hali iyiye işaret değildi.

Bu yüzden kendine engel olamayıp onun yanına gitti. Alec başını kaldırıp ona baktığında Magnus izin isteyerek onun yanına oturmuştu.

"Böyle yapmaya devam mı edeceksin?"

"Ben bir şey yapmıyorum ki." Dedi Alec omuz silkerek. "Sadece... kendimi çok kötü hissediyorum."

"Neden öyle hissediyorsun?"

"Sizi öpmeye kalktım ve isteyip istemediğinizi bile sormadım. Sizle suçlayıcı şekilde konuştum, kararlarınızı yargıladım. Bence bunlar yeterli sebepler."

"Sen sadece birazcık... dolmuştun."

"Bunun bir bahane olması mı gerekiyor? Ben sizi zaten başından beri karşılık almayacağımı bilerek seviyorum ve tek istediğim de sizin bana iyi davranmanız, yakın davranmanızdı. Şimdi durup duruken daha fazlasını istemek benim suçum. Oysa duyduklarım ile havalara uçmam gerekiyordu."

Alec öylece ellerini izlerken Magnus derin bir nefes almıştı.

"Havalara uçmadın mı yani?"

"Uçtum ama içimden. Dışarıya bunu belli bile edemedim."

"Bak Alec, söylediğin şeyler umurumda değiller. Gerçekten değiller, o an sinirle bir şeyler söyledin. Ben de söyledim. Bir anlık kafa karışıklığı ile yapmaman gereken bir şey yaptın ve beni öpmeye çalıştın ama bunlar benim için sorun teşkil etmiyor."

"Böyle davranırsan hayatında öğretmenin olarak bile yer almam dediniz bana. Bir haftadır bu cümle sürekli kafamda dönüp duruyor."

"Saçmalamışım işte, niye takıyorsun? Bak ben onları gerçekten geri plana attım."

"Ben atamam, nasıl atabilirim ki? Sizin de bana karşı hisleriniz olduğunu bilerek ve hiçbir şey yapmadan durarak hayatıma nasıl devam edeceğim?"

"Çok da zor olmuyor."

"Bu benim için geçerli değil, benim için zor oluyor."

"Jeremy de sana karşı olan duygularına rağmen yoluna devam etti ve arkadaş kalmaya devam ettiniz, öyle değil mi?"

"Sorun da bu ya, ben Jeremy değilim. Onun kadar güçlü ya da kendini seven bir insan olamıyorum. Güç sadece kas gücü demek değil, ben duygusal olarak güçlü değilim."

"Bunda yanılıyorsun bence. Duygusal olmakla duygusal açıdan güçsüz olmak farklıdırlar. Narin ve kırılgan değilsin, duygusal çöküntülerle baş edebiliyorsun."

"Evet ama sizinle baş edemiyorum." Dedi Alec biraz sinirli bir havayla konuşup. "Beni çok zorluyorsunuz. Olmadığım birisine dönüşüyor gibi hissediyorum. Ruhum bedenime sığmıyor, üstümde onlarca ton ağırlık var gibi hissediyorum. Nefes almak nasıl bir şey unuttum. Son 10 günüm tam olarak böyle geçiyor. Üstüne bir de sizin kalbinizi kırıyorum. Sizin kalbinizi kıracağıma kendi kolumu, bacağımı kırmayı tercih ederdim."

"Kalbimi kırmadın, sadece birazcık sinirlerimi bozdun."

"Ne fark eder ki? Sonuçta sizi negatif anlamda etkiledim ve bu hiç hoş değil."

Magnus derin bir nefes aldıktan sonra yüzüne küçük bir gülümseme yerleştirdi.

"Bak istersen okuldan sonra sakin kafayla tekrar konuşalım bunları, ne dersin? Çünkü bence böyle bir konuşmaya ikimizin de ihtiyacı var."

Alec birkaç saniye düşünür gibi durup sonrasında başını olumlu anlamda sallamıştı.

"Güzel, şimdi şöyle durmayı kes ve arkadaşlarının yanına dön. Sinirlerimi bozuyorsun."

"Dönerim birazdan."

"Hemen dönmelisin."

Alec ona son kez bakıp ayaklandı ve sonrasında ilerideki grubunun yanına doğru ilerledi.

Magnus onunla ne konuşacağını bile bilmiyordu, doğru şeyi yapıp yapmadığı konusunda da bir fikri yoktu ama bu şey artık ya hep ya hiç olayına dönmeye başlamıştı.

Magnus hangi tarafının ağır bastığına karar vermeliydi.

....

I Don't F*cking CareHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin