" Elimizden geleni yaptık ama maalesef ameliyat esnasında komplikasyonlar meydana geldi. İç kanamayı durduramadık. Başınız sağ olsun."
Kelimeler anlam yüklendikleri için suçluluk hisseder miydi ? Naftalinlenip bir sandık içerisinde, tavan arasına konmuş eski bir dolabın köşesinde dururken unutulmuş eski bir elbise gibi hüzünle dolar mıydı ? Zamanının geçtiğini üstüne sinmiş toz ve mayhoş eskimişlik kokusuyla hatırlatan sararmaya yüz tutmuş incelmiş kumaşında halen kendini göstermeye çalışan motiflerinin ihtişamlı güzelliği, bin bir emekle işlenmiş değerli boncuktan süslerinin çarpıcılığı bile o kıyafetin zamanının ve güzelliğinin geçtiği gerçeğini değiştirir miydi ?
Bir zamanlar var olan ve hep olacağı düşünülen yoksa eğer insanın sadece bedeni değil, kalbi ve ruhu üşür müydü ? Boş bir kabuk gibi içi boşalırken kendini taşıyamayan Melek hastanenin ölümü ve hastalığı çağrıştırdığı beyaz duvarlarındaki tüm sesleri boğan cümleler kulaklarına ulaştığı anda doktorun yüzünü incelerken bulmuştu kendisini.
Ameliyat maskesini çıkartmış adam yorgun ve olduğundan çok daha yaşlı görünüyor diye düşünmüştü. Zorlu bir mesleğin, uzun ve yorucu çalışma saatlerinin ve az önceki gibi yürekleri dağlayan haberi vermek zorunda kaldığı nice benzer durumun getirdiği bir yılmışlık ve alışkanlıkla sesi mekanik çıkmıştı. Mesleki deformasyon muydu bu yoksa duygularının işini ve psikolojisini etkilememesi adına oluşturduğu savunma mekanizması mıydı ? Tavrı fazla soğuk, duygusuz ve acımasız gelmişti ama mavi gözlerindeki hüzün ve sempati adama hınç duymasını engellemişti. Yine de yakasına yapışmışken bulmuştu kendini.
" İçeri dön doktor ! O ameliyathaneye geri dön ve kocamı kurtar."
Doktor hasta yakınlarının en kötü haberi aldıklarında sık sık maruz kaldığı aşırı duygusal tepkilere ve mantıksız taleplere alışkındı. Kabul edemeyip, yaşadıkları şokla mucize gerçekleştirmesini istiyorlardı. Kim en sevdiğinin ölümünü hemen kabullenirdi ki ? Geri gelsin isterdi. Çoğu ağlamaktan helak olur, kendini yerden yere atardı. Bazısı fenalaşır ve bayılırdı. Sinir krizine giren de olurdu, put kesilmiş gibi donup kalan da. Öfkeyle saldıranı olurdu bazen ama ilk defa yakasına yapışan kadınınki gibi bir tepkiye maruz kalıyordu.
Ağlamıyordu kadın. Güzel gözleri içlerinde cehennem ateşinin kendisiyle yanıyordu. Sesi ise tam tersine alabildiğine soğuk ve felaket yağdırmaya, gazabını boca etmeye hazır bekleyen kızgın bir şeytani varlık kadar buyurgandı.
" Üzgünüm ama elimizden gelen her şeyi yaptık. Ameliyat esnasında iki kere kalbi durdu. Üçüncü kez geri döndürmeyi başaramadık. İç organları parçalanmıştı. Çok fazla kanaması vardı. Yavuz bey.."
" Geri gelmeye çalışmış. İki defa nasıl yaptıysanız, üçüncü kez yine yapacaksınız. Gitmek istemiyor. Geri gelmek istiyor kocam. O ameliyathaneye döneceksin ve kocamı geri getireceksin doktor. Gerekirse tüm organlarını, kopmuş her parçasını dikeceksin. Kalbini çalıştıracaksın ve bana geri vereceksin. Eğer başaramazsan bu hastaneyi sizinle beraber yakarım ama önce hepinizi teker teker parçalarım. Bundan bir saniye bile ne pişmanlık duyarım ne de merhamet ederim. Yavuz'u geri vereceksin bana."
Doktor kadındaki kuvvete şaşırmıştı. Yakasından tutan kadın sanki hiç ağırlığı yokmuş gibi ameliyathaneye geri sürüklüyordu. Yardımına ameliyattan çıkmış diğer doktor arkadaşı, hemşireler gelirken zarif ve narin yapılı kadınla baş edememişlerdi. On kaplan gücüne erişmiş gibi kendini engellemeye ve doktoru ellerinden kurtarmaya çalışanları bertaraf etmişti.
" Yenge, yenge bırak doktoru. "
Kadın onu tutmaya çalışan genç adamı da itmişti. Duvara savrulan genç adam sırtını çarpınca yüzündeki üzüntüye şaşkınlık karışmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buzdan Kalp
Romantik"Mecbur kaldım. Ben kabul etseydim abimle evlenecektin ama o zaten evli ve eşi hamile. Ikisi de buna dayanamazdı. Evet demeseydim erkek kardeşim mecbur kalacaktı ama deli gibi sevdigi bir kızla nişanlı. Olur demeseydim kız kardeşimi abinle kaçtı di...