Bölüm 59: Öyle bir sınar ki mevla..

5.2K 322 165
                                    

" Dila bak hele bana bu oğlan gene mi ayrı odada yatmıştır ?"

Dila sultan kayınvalidesinin sorusuyla irkilmiş, yaşlı kadının şahin gibi keskin bakışlarını üzerine diktiği oğluna bakmıştı. Odasından çıktığı zaman Gülizar Sultanı  merdivenlerin başında dikilmiş, üst kata bakarken yakalamıştı. Yaşlı kadın hoşnutsuz gözlerle o melun odadan bir gün  önceki kıyafetleri üzerinde buruşmuş halde çıkıp, odasına giden Yavuz'u düşünceli gözlerle izliyordu. Kapıyı ondan önce açan Melek kocasını  karşısında görünce irkilmiş ve yüzüne bir umut bir  çift söz  eder, en azından günaydın der diye bakmıştı ama Yavuz sanki kız görünmezmiş gibi yanından geçip, odaya girmişti.

" Öyle olmuş daye." dedi Dila Sultan.

Gelininin solan yüzü ve hayat enerjisi çekilmiş, umutsuzluğa ve çaresizliğe teslim olmaya alışkın hali kalbine kızgın şişler batırıyordu.

" Ya sabır  ya selamet, sen ver rabbim bir keramet." diye söylenmişti Gulizar Sultan.

Dila sultan gelininin kendini telkin ederek yüzüne yapıştırdığı sakin ve kontrollü ifade maskesiyle aşağı indiğini görünce susmuştu. Melek basamakların yarısına  gelince iki kadını fark etmişti. Muazzam bir irade örneği sergileyerek gülümsemişti hemen.

" Günaydın daye. Günaydın babanne." demişti neşeli bir sesle.

Aslını astarını  bildikleri ve az önce  can sıkıcı sahneye şahit oldukları  halde Melek öyle kusursuz  mutlu ve neşeli portre sergiliyordu ki, iki kadın kendi hayal güçleri  yüzünden olup bitenleri hayal ettiklerini bile sanmışlardı.

" Günaydın buke." demişti Gülizar Sultan sevgi ve şefkat dolu bir sesle." Keyfin yerindedir ? Iyi misin  kızım ?  Sen torunumuz iyisindir  ? "

" Allah'a hamd olsun. Çok iyiyiz ve çok aç. Biraz obur bir  tip olacak galiba.  Çok acıkıyor sabahları.  "

" Babasına çekmiş zahar. O da böyle ısrarlıydı demi buke. Ilk günden aş  ermeye başladıydın sen."

Dila gülmüştü. " Sürekli olmadık şey isterdi canım. Hep açtım. Mutfakta yasayayım bırakın beni dediydim değil mi daye ?"

" He aynen öyle dediydin valla. Her daim o dolap kapağı açık, her an dolabın içinde kepir kepir yemek yerdi senin bu anan. Yavuz oğlan pek iştahlıydı pek. Çocuğu da ona çekmiş. Ee hayde lak lak etme o vakit de git bebeyi doyur kızım sen önden."

" Tamam daye, gidiyorum hemen. Hatta uçuyorum."   deyip aşağı inmişti Melek.

" Ne iyi kız bu Melek daye ya. Bak hiç belli ediyor mu sıkıntısını üzüntüsünü? Halbuki içi  içini yer, üzülür yavrum ama hemen toplar kendini. Böyle güleç yüzü, tatlı  diliyle herkes mutlu olsun, keyfini kaçırmayayım kimsenin diye çırpınıp durur. Çok üzülüyorum daye ya. Içim gidiyor öyle yaralı kelebek gibi çırpınıp durmasına. Şeytan  diyor oda ya gir, o eşyaları toptan yığ avluya, çak kibriti gitsin."

" Sabır  selamet buke. Sabır selamet."

" Vallaha o selamete çıkana dek musibet olmasın  da. "

" Allah kerim buke. Allah kerim.
Hikmetinden sual olunmaz."

Selamet neydi peki ? Her yapılan iş selamete erer miydi? Selamete erecek için yoluna taş koyanlar varsa, alt üst edivermişlerse işleyen kader denilen mekanizmayı  peki ne olacaktı selametten gelecek kerametin hali ? Belki karışmalıydı ki karıştırılmayan yemek gibi dibi yanıp tutmasındı. Altının üstünden iyi olduğunun garantisi mi vardı  ki?

Bundan nasibine düşeni en hızlı alan suratsız bir şekilde kahvaltı etmeye inen Ceylan almıştı. Dila sultan yiyip kaçma modunda masada eğreti ot gibi yerini alan kızını göz ucuyla seyrederken okul forması  giydiğini fark etmişti.

Buzdan Kalp Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin