Yar mısın yara mısın ? Kalbin üşüyor mu unuttuğun yerde ? Neden duymazsın sesini yüreğinin ? Neden o kadar bastırdın, ezdin, sesini soluğunu kestin sol yanının? Kimeydi inadın senin böyle? Çoktan kalbinin seçtiğini neden ondan esirgedin ? Bak yapayalnız kaldın. Issızsın. Neden acıyor göğüs kafesindeki o et parçası ? Neden dinmiyor sızın ? Herkes öldürür ya sevdiğini esmer adam, sen kıyacak mısın ?
Yavuz gözlerini tavana dikmişti. Yine gözünü kırpmadan geçirdiği gecenin sonunda sabaha karşı bir parça uyuyabilmişti. Gözlerini acar açmaz sol yanında varlığını hiç bitmeyen baskısıyla ağırlık yapan sızı yoklamaya başlamıştı. Taş gibi bir ağırlık ruhuna vurduğu prangayı, kalbine doladığı dikenli telle çekiştirerek benliğini kan revan içinde bırakarak nefesini dar ediyordu.
Kalkması lazımdı. Hazırlanması gerekiyordu. Gün o gündü. Bitecekti nihayet. Sona erecekti. Oturup da düşünme izni bile vermeden harekete geçerek adaletin tecellisi için hükmü göğüslerini gere gere vereceklerdi ona. Koskoca aşiretlerin en büyüğü olan aşiretinin genç ağası kendini rezil eden iffetsiz karısı zinasının bedeli zaten pis nefesinin günahkar bedeninden hasat edilmesiyken , bir de genç ağanın o çok değerli kanından canından olan oğlunu, aşiretin ve kocasının ailesinin geleceği için dünyalara bedel çocuğunu kendi elleriyle öldürerek yaşamaya devam etmesi mümkün değildi. Yavuz ilk konsey toplantısında olanları hatırlamıştı.
Kızılın günahlarını ortaya serecek tanıklara sıra gelince sadece beklemişti. Kapı açılınca ıçeri ablası girmişti. Esmer kız üzgün ve mahcup bir ifadeyle konuşmaya devam ederken hüzün ve utanca bulanmıştı.
" Yapma dedim ama beni dinlemedi. Çok kızgındı Melek. Zorla elinden aldım hapları. Güldü bana. Çok geç dedi bana. Ben ..ben anlamadım. Ne demek geç dedim. Bir şey demedi. Tuttum sarstım Melek'i. Ne yaptın sen? Ne yaptın diye kızdım. Cezasını buldu. O da acı çekecek. Yavuz da acı çekecek. Benim gibi dedi." demişti Şilan.
" Çok üzgünüm ağam. " dediğinde kıza bir an gözleri değmişti. Elâların içinde yanan kıvılcım hızla hüznün altına gömülse de Yavuz onun üzgün olmadığını nedense biliyordu. Ona bakarken heyecanlandığını da ancak karşısındaki kız kadar önemsiz bu detaya kafa yoracak hali yoktu. Yüzünde mimik oynamadan kafasını çevirince kız iç geçirip devam etmişti.
"Kız kardeşim sana bu hainliği yaptığı için çok üzgünüm. Ama o hasta. Zamanında çok ağır ilaç aldı. Tedavi gördü psikiyatristte. Babamlar deseydi keşke sana böyle böyle bir rahatsızlığı var diye siz isterken Melek'i. O doğru düşünemiyor. Hasta onun beyni ağam."
Ne de güzel savunuyordu değil mi ? Kızkardeşinin geçmişinin en hassas, en kötü zamanını çarşaf çarşaf seriyordu ortaya. Artık hem nursuz, hem katil hem de tescilli bir akıl hastasıydı Melek. Yavuz gözlerinin içine bakan esmere bir daha bakmamıştı bile. Onun karaları zihninde beliren karısının güzel yüzündeydi. Üzüldüğünde solan yüzündeki hüzünlü ve ağlamaklı ifade birinin geldiğini hissettiği an hemen silinirdi. Hızla kocaman güneş ışığı kadar sıcak gülüşünü dudaklarına asar, yıldızları gözlerinin içine geri çağırıp, bembeyaz dişlerini sergileyen bir gülüşle karşılardı yanına geleni. Haksızlığa uğradığında ise hâlâ vakurdu. Hâlâ dimdik dururdu tüm zerafeti ve asilliği ile. Yavuz benliğini huzursuz eden hissin ağırlığını hissetmişti.
Nicedir kör olduğu yansımayı algılayan zihni uğursuz bir şeyleri fısıldıyordu. Zihninin bulanmış labirentlerinde cevabı bulmaya çalışırken, kedi dolu bir kutuya atılan küçük, korkak bir fare gibi titreyen Berivan'ı görünce anlamamıştı nedenini. Melek'in nerdeyse kuyruğu gibi peşinden ayrılmayan, tüm kalbiyle kız iki ablası gibi seven kız lehine mi konuşmaya gelmişti ? Yavuz ilk defa ilgi emaresi göstermişti. Ancak çok geçmeden korkudan bayılacak hale gelen ürkek kızın sözleri Yavuz'u beyninden vurulmuşa çevirmişti. Kahrolası bir telefondan bahsediyordu kız. Ne telefonuydu ki bu ? Temizlik yaparken bulduğunu söylüyordu. Yavuz'un kızın korkuyla kekeleyerek dediklerini birleştirince zihni balyoz inen kristal cam yüzey gibi parçalanmış, uyurgezer halinden siyrılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buzdan Kalp
Romansa"Mecbur kaldım. Ben kabul etseydim abimle evlenecektin ama o zaten evli ve eşi hamile. Ikisi de buna dayanamazdı. Evet demeseydim erkek kardeşim mecbur kalacaktı ama deli gibi sevdigi bir kızla nişanlı. Olur demeseydim kız kardeşimi abinle kaçtı di...