Sınıfın içine süzülen güneş ışığı zaten aydınlık olan sınıfı ışığa boğarken kaloriferin sıcaklığı ile mayışan çocuklar çantalaından ve sınıfın arka tarafına yanyana dizilmiş rengarenk dolalarından çıkardıkları süslü kartları ve çeşitli boyuttaki hediye paketlerini masalarına hevesle yerleştiriyordu. Havalar ısınana dek sınıfın bir köşesinde bakmaya başladıkları minik beyaz tavşanın kafesinden içeri bisküvi uzatan Bera burnunu kırıştırıp, oynatırken bıyıkları hızlı hızlı sallanan tavşanın kepir kepir bisküviyi kemirmesini izlemeye dalmış, kendi kendine gülümsemekteydi. O kadar kendi dünyasına dalmıştı ki sınıftan içeri girdikleri anda kendine doğru depar atan Karan ve Ateş'i fark etmemişti. İki kuzen arkasında birbirlerini iterek uzaklaştırmaya çalışırken sınıftaki çocuklar gürültüye kafalarını çevirmişlerdi. Artık alışageldikleri sahne ilgilerini çekmeyip, yeniden çene çalmaya ve ders başlayınca verecekleri kartlara ve hediyelere odaklanmışlardı.
Umut ikizinin ve kuzeni Karan'ın bitmeyen didişmesinden bezmiş halde gözlerini devirerek sırasına geçip oturmuştu. Her zamanki gibi galip gelen olmamış, Karan ve Ateş sağlı sollu ahtapot gibi yapışıp sarıldıkları Bera'yı aralarında tost yapmışlardı. Ancak ikisine de kazandıkları galibiyet yetmemiş, bu sefer de Bera'ya sarılırken birbirlerini itip, Bera'ya sarılan tek kişi olma mücadelesine girmişlerdi. Turuncu saçlı minik oğlan çareyi cırlamakta bulmuştu. Ancak bu şekilde Karan ve Ateş'i kandırıp, azat olmayı başarabiliyordu. Mini minnak çocuğu sıkıştırarak canını yaktığını sana Karan ve Ateş bücür tavşanları cırladığı anda gong sesi duyan iki boksör gibi köşelerine çekiliyorlardı.
"Ahmaklar !"
Umut klişe haline gelen tepkisini verdiği anda sınıfa Bayan Mutlu Tebssüm girmişti. Daha doğrusu güzel sanatlar dersine giren Alev öğretmen girmişti ama her daim mutlu bir tebessüm yüzünden eksik olmadığı için Bera ona bu ismi takmıştı.
" Günaydın çocuklar."
Masasına geçerken tüm sınıf neşeyle " Günaydın öğretmenim." deyip yerlerine geçmişlerdi. Bu esnada başka bir rutin tekerrüre girmişti. Bera kiminle oturacaktı o gün ? Ateş ve Karan sırasına geçmiş Bera'nın yanını kapmak için itişirken popo üstü düştükleri yerden kalkarak depara niyetlenmişlerdi ama o gün sıradan olmamaya karar vermişti. İkisi de Bera'nın yanına oturmuş sarı saçlı, yeni kıza bakakalmışlardı.
" Orası benim sıram. yerime oturmuşsun. Kendi sırana gitsene."
Ateş sabırsız bir şekilde kızın tepesine dikilmişti. İsmini hatırlasa eklerdi de kız dün yeni kayıt olarak geldiği için Mehmet öğretmenleri tanıttığı halde aklında kalmamıştı. Umursamamıştı kızı zaten. Ateş'e göre aynı sınıftaki diğer kızlar gibi çalçene ve fazla mıymıy bir kız dahaydı işte. Neyini merak edeyimden ibaretti kızın varlığı. Bütün gün de kızdan tarafa bakmamıştı bile. Ancak dünün umrsamadığı kızı bugün tüm dikatinin odağına oturmuştu.
Kız kalkıp gitmek yerine çantasından çıkardıklarını masaya dizmeye başlamıştı.
" Senin sıran şuradaki değil miydi ?" diyen kız çaprazda oturan Umut'un yanını işaret etmişti. Daha sonra Karan'a bakmıştı kız.
" Seninki de arkamızdaki sıra. Kimsenin sırasını almamış oluyorum bu durumda. Asıl siz ikiniz sıranıza geçin. Burası artık benim sıram. Bera da benim sıra arkadaşım.Şimdilik tabi."demiş, Bera'ya bakarak gülümsemişti.
Kızın demeye çalıştığı neyse sadece onu mutlu edip, heyecanlandırmıştı. Zira Ateş ve Karan gıdım bir şey anlamayıp, kızın başına buyruk, bir tarafına kuyruk haline gıcık olmuşlar, Bera'ya el koyma cüretinde bulunduğu için yapışkan kızı hiç sevmemişlerdi. Bera kendine parlak gözler ve mutlu bir tebessümle bakan kıza ne diyeceğini bilememiş, sessiz kalmıştı çünkü kız teoride haklıydı ve Bera'nın rasyonel mantığı itiraz edecek bir nokta bulamamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buzdan Kalp
Roman d'amour"Mecbur kaldım. Ben kabul etseydim abimle evlenecektin ama o zaten evli ve eşi hamile. Ikisi de buna dayanamazdı. Evet demeseydim erkek kardeşim mecbur kalacaktı ama deli gibi sevdigi bir kızla nişanlı. Olur demeseydim kız kardeşimi abinle kaçtı di...