Bölüm 24: Terbiye etme sanatı

8.8K 484 73
                                    

" Noluyor ? Gene bir hareket bir bereket var."

Ceylan odasına elektrik süpürgesi vileda kovası ve temizlik malzemeleri ile dalan Jülide'nin arkasından bakarken odaların dışındaki koridorda odasından çıkmış Zümra yanına gelince merak içinde sormuştu.

" Bilmiyorum. Misafir filan gelecek herhalde."

" Yaa gene mi ya?" dedi Ceylan bıkkın bir sesle. " Geleni gideni bitmiyor bu konağın da ha. Bezdim valla bezdiiiim. Tam da bu gece biraz erken uyurum diyordum. Kimbilir saat kaçta giderler. "

" O zaman sana kötü haberim var. Bu gelen kimse yatılı misafir olacak çünkü Berivan haftada bir genel temizliğe gelen kızlarla alt kattaki misafir yatak odalarını temizliyorlar."

Ceylan'ın yüzü asılmıştı. " Ayyy yapma yenge deme şöyle."

" Valla ben de demek istemezdim ama semptomların gösterdiği şey bu."

" Kim ki acaba ?"

" Birazdan öğreniriz."

Avluda kurulmuş kahvaltı masasına merak içinde oturmuşlardı. Ceylan annesi Mizgin'le konuştuğu için yanında oturan Reha'ya sormaya karar verdi.

" Abi sen kim gelecek biliyor musun ?"

Reha otlu gözlemeyi gömmekle meşguldü. " Biri mi gelecekmiş ?"

" Misafir yatak odaları temizleniyor ya."

" Öyle mi oluyor?" dedi Reha umursamazca. Tek ilgilendiği Melek'in getirdiği naneli limonatasıydı o anda. " Sen yaptın değil mi yengem ? "

Melek gülümseyerek kafasını sallamıştı. Ballı tarçınlı sütü Zümra'nın tabağının yanına bırakmıştı. " Evet ben yaptım."

" Ohh be ! Adam gibi bir limonata içeceğim. Senin gibi yapan yok şu mereti. Ya şekeri çok koyuyorlar ya limonu az. Helal olsun yenge sana."

" Afiyet olsun." diye güldü Melek.

Mirza kardeşine bakarak kafasını sallamıştı." Bir limonataya methiye düzdü sabah sabah boğazlak herif. Akşam yemegine ne pişirtsem diye ön hazırlık yapıyor bu herif Melek. "

" Limonataya değil. Yengeme methiyeler. Limonata bahane yengem şahane. Sen bunu dinleme yenge. Aramıza nifak tohumu ekiyor."

" Canı ne istiyorsa yaparım. Söylemesi yeterli." dedi gülerek Melek.

Reha şımarmış, üstünlük taslar gibi Mirza'ya sırıtmıştı. "Bu da sana kapak olsun abi. Sana da duble helal yenge."

Mirza  iyi bir cevap verirdi vermesine de hem Galip ağa gelip masada yerini almıştı hem de duydukları şeyi idrak etmekte zorlanan aile üyeleri gibi dikkati dağılmıştı.

" Nereye gidiyorsun karıcığım ?"

Karıcığım! Kim kime demişti bunu ? Yavuz'un sesine de benziyor ama! Yavuz karıcığım mı  dedi ? Masadakilerin kafasında bunun türevleri sorular doluşarak Yavuz'a fara yakalanan tavşan gibi bakakalmışlardı. Yavuz ise gayet rahat, hatta keyifli bir ifadeyle Galip ağaya çayını  servis edip, kendi çayıyla  masanın ucundaki yerine yönelen Melek'e bakıyordu. Melek mi ?

Elindeki tepsiyle kumandayla stand bu moduna alınmış gibi donup kalmıştı. Yavuz'a engel olamadığı bir şaşkınlıkla baktı. Sondaki fark edilmesi neredeyse imkansız alaycı ve hesapçı tınıyı algılamıştı elbette. Yavuz'un yüzündeki rahat ifadenin aksine gözlerindeki meydan okuyan kibirli ve hırslı yenmek arzusuyla çakıp sönen pırıldamayı da.

" Yerime gidiyorum." dedi rahat bir tonla.

Yavuz yanındaki boş sandalyeyi oturması için çekmişti. " Gelirken şekeri de getir."

Buzdan Kalp Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin