Bölüm 60: Şeytan da düşmüş bir melekti..

5.6K 341 66
                                    

  Fitili ateşleyen neydi ? Neydi cehennemin kapılarını ardına dek açan?  Uğursuz bir hissin şimdi bir yılan gibi çöreklendiği  gecenin gebe olduğu kötücül tohumları eken kimdi ? Doğum sancısını başlatıp o tohumlara kin ve gazap çiçeklerini açtırmak için sulayan peki ? Belki herkes karanlığın  çorak ve kısır topraklarında inatçı bir bahçıvan gibi ekip biçmeye devam etmişti. Sulamış, gübre vermiş ve kabuğunu çatlatmış gayya çiçeklerinin göz alıcı renklerinin kordan ışıltısına kapılmıştı da yılan yavrularının boğduğu kökleri görememişti. Damar damar yararak zehirlerini zerk ettikleri çiçeklerle ördükleri azaptan dikenlerle dolu dalları  narin ve ince bir  işçilikle dokunmuş ipeksi kanatlara dolayıp çekiştire çekiştire kopardıklarını  anlamamışlardı. Kör ve sağır yılan oynatıcısının kavalından çıkan ezgiye göre davranıyorlardı ve notaların buyurduğu tek bir emir  vardı. Bahçeye giren bahçede ölür.
Peki bahçede kim ölecekti? Kimin kanatlarına dolanmıştı o dikenli urganlar?

Yavuz içindeki patlamaya hazır öfkeyle odaya girme cüretini gösteren kızılın  densizliginin hesabını sormaya  kararlı halde  yanına gazap topu gibi gitmesine engel olan Bekri' nin telefonu olmuştu. Kader de tuhaf yollarla tesadüf kisvesiyle zuhur etmez miydi zaten. Bazen kaçınılmazı gerçekleştirmek bazense geciktirmek için.

" Söyle  Bekri."

" Müsait misen ağam."

" Olmasam açmam herhalde. Neden aradın ? Terslik mi oldu? "

" Yok ağam. Herşey tamamdır diye haber vereyim dedim."

" Eminsin değil mi ? Bak akşama  istemiyorum. Bu gece bitecek bu iş."

" Tam bir saat sonra bayram yerine dönecek burası ağam. Herşeyi bizzat ayarladım. Yaş tahtaya basmam beni bilirsin ağam."

" Göreceğiz  Bekri.Yaş  mı  kuru mu  göreceğim."

Yavuz telefonla konuşurken odaya ulaşmıştı. Kapı içeriden açılınca kapı ağzında karısıyla karşı karşıya kalmışlardı. Melek irkilerek duraksamıştı. Göz göze geldiği anda  gösterişli  varlığı ile dibinde bulduğu, ciğerlerine ulaşarak içini yakan teninin kokusu  ile  nefesini kesen adamdan gözlerini kaçırmıştı .  Hissettirdikleri yüzünden. karnına saplanan ağrıyı belli etmemek için dişlerini sıkıp,  geçmesi için kenara çekilmişti.

" Bir daha oraya girdiğini duymak veya görmek istemiyorum. Sakın bugünkü hatanı bir daha tekrar etme."demişti  içeri girmeden.

Melek tek kelime etmeden ve yüzüne bakmadan beklemişti. Dengesizliğinden, ışık hızı değişimlerinden gına getirmiş bu adama diyeceği ne kalmıştı ki ? Aklına esmiş dünyasının içine çekmiş,  aklına esmiş çöp poşeti gibi dışına atıvermişti. Tamamen seninim dediği zaman bile davetsiz misafir gibi ayrık otu gibi öyle ait hissetmemisti ki kovulmak zaten kaçınılmaz olarak beklediği sonuç olmuştu içinde. Manik dönemi krizi gibi başlayıp bitmiş, özüne dönmüştü Yavuz. Tek aşkı  olan kadının kollarına gidemeyip odasıyla, eşyalarına koşması, adını iç yakan bir  özlem  ve tutkuyla sayıklaması  doğaldı. Bunları ne kadar bilip hazırlıklı olsa  da canının bu derece yanması ise kendi sorunuydu.

" Anladın mı?" demişti Yavuz sert bir sesle.

" Anladım."

Melek gene yüzüne bakmamıştı. Yavuz kızın bu hareketine sinirlenip çenesini sıkıca kavrayarak kaldırmıştı.

" Yüzüme bakarak konuş kadın." diye tısladı.

Melek'in turkuazları içleri kapkara boşluk gibi bakan siyahlarla buluşmuştu.

" Zorla mı baktıracaksın ? Bakmak istemiyorum."

"  Sana ne istediğini sormadım. Bak diyorsam bakacak, yap diyorsam yapacaksın."

Buzdan Kalp Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin