Berrin tüm masayı neşesiyle, samimi konuşma tarzıyla etkisi altına almaya başlamış Pune'den gram haz etmeden ısmarladığı pembe renk kokteyli yudumlarken daha sert bir içkiye ihtiyacı olduğunu hissediyordu. Üniversite zamanında ne kadar eğlendiklerini anlatan Mirza ve Pune'nin komik anıları dinleyenleri güldürürken Selim Kantarcı da dikkatini çeneleri düşmüş ikiliye vermişti. Genç adamın gözlerinde kuşku uyandıracak özel bir ilgi emaresi olmasa da çenesi düşük esmeri dinlerken ona bakıyor olması Berrin'in kıskanç yılanlarını uyandırmıştı.
Bir fırsat verse araya başkası girip belki konuşacak veya artık sıkmaya başlayan üniversite anıları yerine başka konu konuşulacaktı ama Mirza ve Pune kendilerini fazlasıyla kaptırmışlardı. Berrin masaya göz gezdirirken sıkılan ve Pune'ye sinir olan tek kişinin kendisi olduğunu fark etmişti. Onun haricinde herkes kızın canlı bir anlatım tarzıyla renkli ve komik bir şekilde dile getirdiği anıları dinlemekten gayet mutlu görünüyordu.
Kendisi gibi ilgisini vermeye pek de gönlü olmayan diğer tek kişinin Melek olduğunu fark etmişti. Kafasının hala gelemeyen Yavuz'da olduğu aşikar olan kızıl ikide bir telefonunu ve kapı tarafını kontrol ediyor, fazlasıyla dalgın ve üzgün görünüyordu. Yine eskisi gibi kızılla sıkı fıkı olma isteği depreşmişti.
" İyi misin ?"
Melek kendisine sorduğunu duymamış gibi görünüyordu. Umursamıyor muydu yoksa dalgınlığı göründüğünden çok daha fazla mıydı emin olamamıştı Berrin.
" Melek, iyi misin ?"
İşe yaramış, Melek ona bakmıştı. Dudaklarında onu tanımayanlara sahici, Berrin'e ise yapay olduğunu bildiği bir tebessüm yerleşmişti.
" İyiyim. Ben bir lavaboya gideyim"
" Ben de geleyim seninle."
Oturup Pune şovu izlemeye tahammülü kalmamıştı. Zümra ikisinin ayaklandığını görünce meraklanmıştı.
" Nereye gidiyorsunuz ?"
"Lavaboya." ,
Zümra duyar duymaz ayaklanınca Berrin gülmemek için kendini zor tutmuştu. Üst kattaki lavaboya giderlerken önden merdivenlerden çıkan Melek'in sinirli bir ritim tutarmış gibi parmaklarının telefon klavyesinde gezindiğini, sırtının kasıldığını fark ederek birbirlerini dürtüp, merakla fısıldaşmışlardı.
" Yavuz'a feci canı sıkıldı ya. Nerde bu adam Zümra ? Neden hala gelmedi ?"
"Bilmiyorum ki. Önmli bir şey olmasa gelirdi şimdiye dek."
"Bu kadar önemli ne olabilir ki ? Burada onun için kutlama yapıyoruz. Ortada yok."
Zümra dirseğiyle dürterek sessiz olmasını işaret etmişti. Melek zaten pimi çekilmiş bomba gibi patlamaya hazırken bir de kışkırtacak bir şey söylemek akıllıca bir fikir değildi. Lavaboya girdiklerinde Melek kapıda duraksamıştı.
" Siz girin. Ben birazdan geliyorum."
Cevap vermelerini beklemeden koridorun ucunda uzaklaşmıştı. Telefonu kulağına dayadığını görünce Yavuz'u aradığını anlamışlardı. Berrin ne kadar kalıp, beklemek istediyse de kızılının ondan böyle bir talebi olmamıştı. Belki bunu burnunu sokması olarak algılayarak kızabilirdi. Berrin en yakın dostu olan kızla ilgili eskiden emin olduğu şeylerden hiç emin olamadığı bir hale gelmiş olmalarına üzülerek içeriye girmişti.
Makyajını tazelerken yüzündeki asık ve nobran ifadeyi aynadaki aksinden fark etmiş olan Zümra ise tamamen başa bir sebebe bağlamıştı.
" Pune çok sinir bozucu olabiliyor. Fazla takmamaya çalış."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buzdan Kalp
Romance"Mecbur kaldım. Ben kabul etseydim abimle evlenecektin ama o zaten evli ve eşi hamile. Ikisi de buna dayanamazdı. Evet demeseydim erkek kardeşim mecbur kalacaktı ama deli gibi sevdigi bir kızla nişanlı. Olur demeseydim kız kardeşimi abinle kaçtı di...