Mikroskop altına alınan canlılar ne hissetmiştir artık biliyordu Melek. Günlerden sonra cenaze havası kalkıp ölü toprağı silkenlemiş konakta akşam yemeği için masaya oturan konak ahalisini tuhaf bir heyecan ve alışkın olmadıkları bir sevinç kaplamıştı. Bütün aile bir aradaydı nihayet. Nicedir boş duran iki sandalye sahiplerini bulmuştu.
Mizgin ve kızlar sevinçten ağızları kulaklarına fiyonk olmuş halde dört dönüp yemek servisi yapıyorlardı. Mizgin'in önüne koyduğu mis gibi kokan çorbayı alan Yavuz karısının önüne bırakıp herkesi irkiltmişti.
" Mizgin abla bir de taze meyve suyu sıkıp getirin siz Melek için." diyerek şaşkınlığı tırmandırmıştı.
" He-hemen getiriyorum ağam."
" Bundan sonra mutlaka hep hazır edin. Unutmayın masaya getirmeden beş dakika önce sıkılacak yoksa vitamini kaçıyor. Şeker filan da atmayın sakın."
" Tamam ağam."
Melek kıpkırmızı olmuştu. Bütün gözlerin üzerlerine dikildiğini görmüyor muydu bu adam ? Şimdi de tatlı tatlı gülümsüyordu.
" Canın başka bir şey istiyor mu kızıl ? Hemen yapsın kızlar."
" Yok iyi böyle." demişti Melek sesi neredeyse duyulmayacak kadar az çıkarak.
Galip ağa gülmekle gülmemek arasında kalmıştı. Karısının ağzının içine düşen Yavuz masaya ışınlanan uzaylı gibi seyirlik malzeme vermişti masadakilere. Görüyorlar ama beyinleri yüzseksen derce zıt halde geri dönmüş bu Yavuz'u idrak edemiyordu.
" Haydi bismillah. Herkese afiyet olsun bakalım." deyip çorbasını içmeye başlamıştı Galip ağa. Masadakilere yemeğinize bakın, gözünüzü dikmeyi kesin mesajıydı bu.
Kolaydı sanki de. Yavuz her gelen yemeği nerdeyse kucağına oturtup karısına bir tane de mama önlüğü bağlayarak yedirecek olsa şaşmayacaklardı. Meleki ablukaya almış, kızın kullanacağı tuza, içeceği suya kadar müdahale etmişti. Gözüne attığı tuz miktarı fazla geldiği için kendisi ekmeye başlamıştı. Habire suyunu bitmese de doldurup, kızları biten meyve suyunun yerine yenisini sıkıp getirmeleri için mutfağa gönderip duruyordu.
Reha tatlıyı yedirmeyip meyve tabağı getirdikçe kopmuştu artık." Kursağına kus abi daha kolay olur. "
Ceylan yüzü tiksintiyle buruşarak kaşığını sütlaç tabağının kenarına bırakmıştı.
" Ama ya iğrenç bu dediğin Reha abi ya. Al işte yiyemeyeceğim şimdi."
Reha sırıtarak tabağı önüne çekmişti. " Ben yerim kız merak etme sen. "
" Ayy iyi ye. Benim kaşığım girdi oraya ama sen bilirsin."
" Eee bu beni durdurur mu ?" deyip koca bir kaşık dolusu sütlacı ağzına tıkmıştı.
" Iyyyk! Iğrenç. " diye ciyakladı Ceylan.
" Oh mis mis ! Nasıl da güzel olmuş. Sütlü sütlü, tatlı mı tatlı." diyen Reha çalakaşık öyle iştahlı yiyordu ki masadakileri güldürmüştü. Gözü içi giderek sütlaca bakan Melek'e takılmıştı.
" Yengem kıyamam sana. Ciğerci önündeki kedi gibi nasıl da bakıyor. Getirsinler mi sana da ?"
" Hayır çok şekerli o. Zararlı." deyip Yavuz kestirip atmıştı.
" Sen yeme abi o zaman. Yengeme sordum ben hem. Hamile kadın. Belki yeğenimin canı çekmiştir."
" Obez olur öyle tatlı matlı yerse. Olmaz." deyip kestirip atmıştı Yavuz." Kızıl sen meyve ye. Bakma bu boğazlak herife."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buzdan Kalp
Romance"Mecbur kaldım. Ben kabul etseydim abimle evlenecektin ama o zaten evli ve eşi hamile. Ikisi de buna dayanamazdı. Evet demeseydim erkek kardeşim mecbur kalacaktı ama deli gibi sevdigi bir kızla nişanlı. Olur demeseydim kız kardeşimi abinle kaçtı di...