Melek algıları firar etmiş gibi karşısında yine kırk kat yabancı misali kendine bakan kocasına bakıyordu. Zifir siyahlardaki kordan ateş kadar ruhuna ve kalbine yakıcı kesikler atıyordu buz gibi düşmanlık ve zehirli şüphe dolu sesi. Elindeki kırmızı güllerden oluşan kocaman sepet ve hediye paketi ile tuhaf bir tezat oluşturuyordu.
" Anlamadım ne diyorsun ?"
Yavuz gururlu bir ifadeyle çenesini yukarı kaldırmış, korkusuz gözlerinde az sonra duyacağı şeye göre urganı boynuna geçirmek veya koşulsuz beraat hükmü vermek için bekleyen karısının sorusunu değil kast ettiği imayı tekrarlayıp tekrarlamayacağını görmek için sorduğunu anlamıştı. Fevri olmamasını telkin eden içindeki cılız sesi dinlemek istese de alabora olmuş harabe halindeki zihnine ulaşamıyordu.
" Arkamdan iş çevirecek kadar yürek mi yedin kadın diyorum ?"
Hoş geldin dengesizlikte dünya fenomeni olmuş Yavuz Karahan.
" Lafını bil de konuş Yavuz."
Melek kontrollü çıkmasına rağmen sesindeki siniri bastıramamıştı.Yavuz karısının dikbaşlı cevabı ile gözleri sert bir ifadeyle bulanmışken Azrail gibi üzerine yürümüş, sepeti göğsüne doğru çarpınca Melek arkasındaki duvara yapışmıştı. Sepet yeri boylarken güller yere dağılmıştı .
" Lafını bileyim de konuşayım demek ? Senin gibi bir kadına lafımı bilip konuşayım öyle mi ? Konuşayım tamam. Bu ne ? Buraya bu saate senin için çiçek gönderen kim karıcığım mı diyeyim mesela. Ya da çiçek ne alaka mı desem ? Niye benim karıma özel teslimat çiçek geliyor olur mu ? Evli bir kadına kocası çiçek göndermemişken hangi herif neyin yüzünü buluyor, neyden cesaret alıyor da bunu yapıyor diyeyim mi ? Ya bu hediye ne peki ?Kim bu siktiğimin piçi yerine hangisini seçeyim de sorayım ? "
" Ben..ben anlamıyorum."
" Anlamıyorsun demek ? Neyi anlamıyorsun sen ha ? Sana gelmiş bunlar? Ben göndermedim. Kim ne sıfatla gönderdi? Kim senden yüz buldu da yürek yedi ? Çiçek gönderecek, hediye alacak kadar ne geçti aranızda? Kim lan bu ?"
" Bilmiyorum. Nerden bileyim?"
" Bilmiyorsun ! Hafızanı tazeleyeyim o zaman ben senin de hatırla kimmiş. "
Melek kocasının cinnet geçirmeye ramak kalmış halde telefonunda bir şeyler aradığını gördü. Öfkeyle burnuna dayatılan ekranda gördüğü pozlara bakakalmıştı. Fotoğraflarda kendisi ve sırtı dönük, yüzü seçilmeyen bir erkekle konuşup, gülerken çekilmiş pozları vardı. Melek kafası allak bullak olmuş halde bakarken Yavuz'un sesi zehirli bir yılan gibi tıslayarak çıkmıştı.
" Gizli gizli buluşup, sürttüğün aşığın olabilir mi ?"
Melek kanı donarak tiksintiyle kendine bakan kocasını gözleri bulurken, saçma bir kamera şakasına kurban seçilmiş gibi hissediyordu. Bugün gittiği AVM'deki kitapçıda ve telefon aldıkları mağazada çekilmiş pozlarda ufacık bir ahlak dışı duruma işaret eden bir şey olmadığını görmeyen kocası kendi kardeşini de mi tanıyamamıştı.
" Tanrım bu cidden koca bir saçmalı..."
Çalan telefon lafı ağzına tıkmıştı. Karısının cebinden geldiğini anlayınca Yavuz telefonu cebinden çekmişti. Ekrandaki telefon numarası varlığından az once haberdar olduğu elinde tuttuğu yeni telefon kadar paranoyalar zerk edilmiş, günlerdir öğrendiklerinin yan etkisi öfke, üzüntü, hırs ve inkârla harmanlanmış benliğini kaybetmeye ramak kaldığı kötücül karanlığın vantuzlarına yapıştırmıştı.
" Bu ne lan böyle? Nerden çıktı bu telefon? Ne zamandır telefonun var senin ? Gizli gizli kimlerle konuşup, mesalaşıyorsun ?"
Melek hücrelerine dek kalbini kasan ve ruhunu üşütüp, yakan hislerle yine kendine düşman kesilmiş, hınç, nefret ve tiksinti dolu bakışlar atan kocasına bakarken içinde koskocaman bir isyanın kırgın parçalanmış benliğinin ve gururununun ıssız ve çorak topraklarında katliama giriştiğini hissetti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buzdan Kalp
Romansa"Mecbur kaldım. Ben kabul etseydim abimle evlenecektin ama o zaten evli ve eşi hamile. Ikisi de buna dayanamazdı. Evet demeseydim erkek kardeşim mecbur kalacaktı ama deli gibi sevdigi bir kızla nişanlı. Olur demeseydim kız kardeşimi abinle kaçtı di...