" Birini çok sevip de asla onsuz yaşayamam deme. Onsuz da yaşatırım."
İnsan evladının bitmek bilmeyen kibrine tokat gibi cevaptır bu. Onsuz da yaşarsın. Yaşayabileceğini, muhtaç olmadığını, kimseye tam olmak için muhtaç olmadığını anlatır belki de. Yarım değilsin ki yaratıldığında tam olmak için başka birine ihtiyaç duyasın demeye gelir belki de. O kadar acımasız değildir Yaradan. Aksine sessiz bir öğretmen gibi sınava sokar, cevapları olup, soruları olmayan sınav kağıdı gibi hayatı önüne serer. Der ki " Bana güven. Ben senin her zorluğun üstesinden geleceğine, düşünce kalkacağına nasıl güvenip de o dertleri, sıkıntıları çıkarıyorsam karşına, bil ki sana taşıyamayacağın yük bindirmiyorum. Sana güvendiğim, iandığım kadar kendine güven ve inan." belki de.
Eşeği kaybettirip, buldurunca sevindirme hikayesi de buna benzer. " Sana en güzel, en yarayışlı olanı verdim. Kıymet bilmek için elinden gitmesi lazımdı demek ki, kaybettin. Bulana dek iyice kork, eksikliğini gör, hisset ki elindeyken ne kadar şanslı olduğunu daha iyi idrak et." der belki de. Senin olması kaderinse geri bulunur ama kader, kısmetten çıkmışsa kendini paralasan da bir daha geri gelmez.
Hep minnettar olmalı insan belki de. Elindekinin kıymetini bilmeli. " Bana vermediği herşeyi Yaradan seni bana vererek telafi etmiştir" demiş Ali Şir Nevai aşkı ve sevgiyi karısında bulunca. Belki o insan eksik gedik herşeyin telafisi. Ne çok belki var değil mi ? Oya tek bir mutlak doğru var ki, o da kimse evlat acısıyla sınanmasın.
Melek sınanmasını çift katına çıkartan vicdan azabıyla kavrularak oğlunu sitenin her köşesinde ararken Yavuz da onunla beraber arıyordu. Tüm siniri, öfkesi buhar olup gitmişti. basıp gidecekken bir anda kendine gelmiş, ne yaptığını sorgulamıştı. U dönüşü yapıp, saçmalayan hezeyanlı bir ergen gibi basıp gideceği şehre yaşının insanı gibi davranan aklı başında bir yetişkin olarak dönmüştü. Gerçi o akıl oğluna ulaşıp da batırdıklarını toparlamak, çocuğun gönlünü almak için niyetlendiği konuşmaları yapamaması yüzünden çoktan firar edip gitmişti ya neyse.
Siteye doğru direksiyonu çevirince sabrı bitmiş, oğlunun bir türlü cevap vermediği çağrıları yüzünden endişe ve korku hissi baskın çıkmaya başlamıştı. Bera çok üzgün kapatmıştı telefonu. Kırık dökük, içinde derinlere kaçmış kadar az çıkan sesindeki o hüzün, üzüntüyü iliklerinde hissediyordu Melek. Neden çocukla konuşurken tüm algılarının üzerine öfkesinin kilit vurmasını engellememişti ki. Bera'ya dediklerini düşündükçe sadece tek ve en büyük hayalini yıkmakla kalmadığını, aynı zamanda bunu son derece kötü, kaba ve acımasız bir tahammülsüzlükle yaptığını idrak edebiliyordu. Oğlunun küçük güzel kalbini parçalamış, mutluluk, neşe ve umudu söküp almıştı .
Çareyi en sonunda istemese de Yavuz'u aramakta bulmuştu. Bera muhtemelen telefonu bir yerde bırakıp, tek başına kalmaya çalışmış olmalıydı. Çok kuvvetli duyguların patlama yaptığı, baskın düzenlediği karmaşık durumlar, üzüntülü anlar ve acı çektiren hallerle muhatap kalınca oğlu tespih böceği gibi kendi içine kıvrılmayı, frekansları düzelene dek ortalıkta görünmemeyi tercih ederdi. Kocasına tam olarak ne diyeceğini bilemiyordu. Bera'yı aramasını istese nedenini merak eder miydi Yavuz ? O zaman ne diyecekti.
" Telefonunu duymuyor da derim."
Sinsice hatasını gizleyecekti demek. Melek kendini kötü hissetse de çocuğa yaptığı haksız çıkışmayı, söylediği kötü sözleri nasıl ifşa ederdi ? Bencil bir sürtük gibi davrandığını bilerek berbat hissetmeye başlamışken Yavuz telefonunu açmadıkça rahatlamıştı. Nasılsa siteye gelmişti. Bera'yı görmeye geldiğini söyler, oğlunu bir kenara çekip modunu düzeltir, kendini affettirmenin bir yolunu bulurdu. Olup bitenler de ortaya çıkmadan kabahati bilinmeden sıyırırdı. Mavi boyalı villanın bahçesine girecekken sinsi planı suya düşmese iyiydi tabi ama yan evden çıkan telaşlı ev halkını, abisi Baran'la Dilan'ın da onların arasında olduğunu görünce olağanüstü bir hal olduğunu anlayarak duraksamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buzdan Kalp
Romansa"Mecbur kaldım. Ben kabul etseydim abimle evlenecektin ama o zaten evli ve eşi hamile. Ikisi de buna dayanamazdı. Evet demeseydim erkek kardeşim mecbur kalacaktı ama deli gibi sevdigi bir kızla nişanlı. Olur demeseydim kız kardeşimi abinle kaçtı di...