Bölüm 31: Ne oluyor ne doluyor!

8.4K 458 77
                                    

Şişede durduğu gibi durmuyordu tabi ki. Durmadığı gibi ayartıp kantarın  topuzunu kaçırıp,  içinde  durması gerekenleri de durdurmuyordu.  Ne kolaydı alkole bahane bulup sorumluluğun ağırlığından kaçmak. Halbuki zavallı alkol sadece bastırmanın ortaya çıkmasına suç ortaklığı ediyordu. Gevşetip medeni insan  maskesini çekiyor ve  gerçek yüzünü  ortaya çıkartıyordu.

Üç tür etkisi vardı alkolün kana karışınca. Evrelere göre bu etkilerin sonuçları da varyasyon gösteriyordu. Bir çeşit permutasyon kombinasyon işlemi gibi. Gelin evreleri hatırlayalım.

Çakırkeyif olmak...

Melek bütün gün gazap iblisi ve seri katil melezi gibi dolaşıp, buz gibi bakışlarıyla nefret ve kendine tiksinti akıtan Yavuz ile rakı masasındaki Yavuz arasında seksen sekiz farkı bularak şaşkınlık içinde kocasını çaktırmadan  seyretmekten kendini alamıyordu.

SS subayı gibi soğuk emir kipleriyle konuşan adam gitmiş, hoş  sohbet, gülümseyen bir Yavuz gelmişti. Gülüyor, espriler yapıyordu. Kibirli halinden eser yoktu. Lise anıları anlatılırken kendisiyle dalga geçilmesine aldırmayı bırak,  kendisi de kendiyle dalga geçip gülüyordu. Melek onun neden daha sık gülmediğini düşündü. Bir erkeğe bu kadar mı yakışırdı gülmek? Keşke hep kafası güzel gezseydi bu adam.  Boran'a karşı   bile gündüzki kalkanlarını indirmiş Kürşat ve Serkan gibi yakın davranıp takılıyordu.

Melek asıl şaşkınlığı mutfağa kavun dilimleyip masadaki tabaklara eklemek için gittiğinde yaşamıştı. Tam kavunun çekirdeklerini temizleyip, dilimlerken arkasındaki anason kokan nefesi fark etmişti. Kahve çekirdeğine karışmış maskülen kokudan Yavuz olduğunu anlamıştı. Gerçekten teninin kokusu çok güzeldi.

" Kavunun yarısını heba ettin ama Melek." demişti.

Sesi nadiren duyduğu yumuşaklıkta hiç duymadığı sıcak ve gevşemiş bir tonda çıkmıştı.

" Yarısı  kabukta kaldı. Öyle mi dilimlenir kavun ? Kocanın ocağına  incir ağacı  dikersin böyle  yarısını  çöpe  atarsan " demişti gülerek.

" Çok biliyorsan kendin yap." dedi Melek yumuşamamaya çalışarak.

" Yaparım. Ver o bıçağı bana. Otur  da izle."

Melek dediğini yapmıştı. Yavuz becerikli hareketlerle kabuktan iyice sıyırarak kesip çıkardığı kavunu dilimleyip tabağa koymuş ve marifetini gururlu bir şey gibi göstermişti.

" Kavun da böyle dilimlenir Melek hanım." deyip göz kırpmıştı.

" Sanki kuş kondurdun. Havalara gel."

Melek onun muzip kahkahasını  duyunca duraksadı. Yavuz çekmeceden çatal  çıkartıp ucuna dilimlerden birini takmıştı.

" Istediğin kuş olsun. Tutar kondururum bir tane. Var  mı  özel  bir tercihin ?"

Melek sinirleri bozularak gülmeye başlamıştı. " Hı hı var. Pembe flamingo istiyorum."

"  Normal kuş istesen şaşardım ama napayım bulacağım artık bir tane senin için. Kırk  yılın başı  bir şey istedin nihayet benden. Yapmazsam ayıp olur."

" Çok sağ ol. Ne kadar da düşüncelisin. " diye dalga geçti.

" Öyleyim de...sana hiç göstermiyorum değil mi ?"

Gözleri  Melek'inkileri bulmuştu. Muzip parıltılar yoktu o anda. Daha ciddi ama daha da yumuşaktı.

" Kavunu götüreyim  ben." dedi Melek telaşlı.

Yavuz'un kendine bu kadar yumuşak bakması içini bir tuhaf yapmıştı. Duvarlar bir  anda dört  yandan kapanmış da sıkıştırmış gibi hissediyordu. Tabağı alacakken Yavuz önüne dikilmişti.

Buzdan Kalp Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin