Bölüm 62: Böyle bedel mi olur ?

6.3K 310 88
                                    


Donmuştu ışık hızıyla akarken zaman. Cehennem ateşiyle çepeçevre sarılmışken buzullarla kaplanmak, tonlarca ağırlıkla lehimlenip boşlukta savrulmak kadar meşakkatli ve çelişkiliydi hisleri. Tenine milyonlarca zehirli ok saplanıp zehriyle hücrelerini damgalıyor, ruhu dağlanırken göğüs kafesini yaran yüreği oluk oluk kan kaybediyordu. Görünmeyen pençeler et kancalarına geçirdiği bedenini ve benliğini her yöne çekerek geriyor ve yırtılıp ufacık parçalar halinde kopan varlığını intikam dolu cinnet kahkahaları atarak konfeti gibi savuruyordu.

Yavuz gözünü kırpmadan alevden ölüm hücresi haline gelmiş ahırı izliyordu. Sesler yitmiş, görüntüler silinmişti. Alevlerin çılgınca dansında kaybolup gitmiş benliği ve bedeni zelzeleye tutulmuş gibi sarsılınca transtan çıkmıştı. Sessiz film sahnesindeki aktörleri izler gibi içi boş bakışlarla kendisiyle konuşan kardeşlerinin korku dolu yüzlerine baktı. Duyabildiği tek şey sessizlikti.

Bedeni yeniden sarsılmaya başlamıştı. Kollarına yapışan Mirza'nın yüzüne baktı. Hızla açılıp kapanan dudaklarının şekline bir harf, bir ses eşleştiremiyordu. Yüzünün sağ tarafında ani bir darbe hissetti. Kafası hızla sağa dönmüştü. Benzer bir darbeyi kafasını çevirdiği anda sol tarafında hissedince yüzüne baskın yapan kan akımı tenini ısıtmış, karınca ısırığı gibi rahatsız edici his hızla çivili balyoz darbesi gibi şiddetli acıyı sinir ucu reseptörlerinden beynine ulaştırmıştı.

" Yavuz..Yavuz kendine gel. Yavuz duyuyor musun ?" diyen
Mirza' nın dudaklarından nihayet ses gelmeye başlamıştı.

" Abi nolursun kendine. Abi duyuyor musun ? Bir şey de! Bir daha vursam mı ki Mirza abi. Şoktan çıkamıyor baksana. "

" Bir dur sen de. " diye çıkışmıştı Mirza. " Yavuz, Yavuz koçum duyuyor musun bizi ? Yavuz bir şey de lan, bir şey söyle." diye ekleyip yeniden sarsmıştı.

" Kızıl!" diyebildi Yavuz.

" Yavuz bak.. "

Yavuz hızla abisinin ellerinden kollarını kurtarmıştı. Reha ve Mirza ne olduğunu anlamaya fırsat bulamadan Yavuz yanan ahıra koşmuştu.

" Dur. Yavuz dursana. Gidemezsin oraya. Yavuuuz !" diye bağıran Mirza ve Reha peşinden koşsalar da Yavuz onu fark edip niyetini anlayarak durdurmak isteyenleri bovling topu gibi devirip hallaç pamuğu gibi sağa sola atarak ve bir yumrukta devirerek çoktan ahıra ulaşmıştı.

" Abiiiii dur. Sakın girme oraya. " diye haykırmıştı Reha.

Ancak boşunaydı. Yavuz alçak pencereden içeriye atlamış, alevlerin arasında gözden yitmişti bile. Içeriyi dolduran duman genzine dolup soluk borusunu yakarken alevler dalgalar halinde fırtınalı deniz yüzeyi gibi kabarıp etrafı yakarak adeta akıncılar ordusu gibi sağa sola hücum ediyorlardı. Yavuz koluyla burnunu kapatarak ilerlerken bir yandan da avazı çıktığı kadar bağırıyordu.

" Melek! Melek nerdesin ?"

Üzerine yağan önüne düşüp devrilen alev almış parçalar arasında yolunu bulmaya çalışırken adrenalin patlamalarıyla şarj olan bedeni insanüstü bir güçle, korkusu ise yakıt olarak inat ve azimle doldurmuştu.

" Kızıl nerdesin? Ses ver. Melek !" diye bağırarak iç kısımlara doğru ilerledi. Son anda üzerine düşen alevden ibaret kocaman kiriş parçası sırtını ve sol kolunu sıyırıp geçmişti. Üstüne sıçrayan korlar mermi gibi tenine çarpsa da acıyı yok sayan beyni hedefine tutkuyla odaklanmış, yoksunlukla kıvranan kalbi ve eksilmiş titreyen ruhu avaz avaz haykırarak  dile gelmişti.

" Kızılım nerdesin. Melek nolur ses ver. Meleeeek!"

Bulamama, bulabilirse çok geç kalmış olma ihtimali aklını yitirmesine neden olmuştu.

Buzdan Kalp Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin