Ve sonsuza dek mutlu yaşadılar diye biter masalların sonu. Bir Aralık gününde başlamıştı bir varmış bir yokmuş diye masal. Toz pembe, uçuk sarı, bebe mavisi renklerle donatılmış mutlu bir masal denemezdi. Masalların da türleri vardı.
Zemheri soğuğun çorak topraklarda hüküm sürdüğü kış günü ayaz bedenleri titretirken giyilen en kalın kıyafetler bile işe yaramazdı derler ya öyle ısıran bir soğuklukta geçerdi kış. Öyle havada da gotik bir masal kaleme alırdı kaderin oyunbaz kalemşörü. Kasvetli bir melodiydi. Fazlasıyla ıssız ve terk edilmişlikle dolu bir dünyada kalbi buz tutmuş gece prensinin kendini hapsettiği buzdan kulesinde başlamıştı. O kulenin duvarlarını zehirli dikenleri olan sarmaşıklar kaplamıştı. İçinde ise kulenin dışında hükmü hiç bitmeyen yoğun ve kalın sis tabakası gibi boğucu bir yalnızlık ve acı kol gezerdi.
Kalbi kadar simsiyah gözleriyle gece prensinin kulesine getirilmişti güneş ışığı kadar sıcak, yaz esintisi gibi ferahlatıcı kızıl saçlı prenses. O kulenin içinde yalnızlığın labirentlerinde yürümüş, umutsuzluğun hücrelerinde ceza çekmiş, çaresizliği prangasında esir düşmüştü. Mutlu sonla bitmeyecek kadar karanlık bir romanstı. Karanlık inatçıydı ve alabildiğine zalim ama güneş ışığı ondan inatçıydı. Kapkalın buz tabakasına usuldan sızmıştı.
Yüzeyinde küçücük delikler açmış, çatlaklar oluşturmuştu. Azıcık erittiği katbekat daha üçlü geri çarpan nobran ve acımasız fırtınalarda yine ve yeniden buz tutmuş, önceki buz tabakasına eklenerek daha kırılmaz, yıkılmaz bir kalkanla güneş ışığını geriye püskürtmüştü. Karanlık nara atmıştı. Güneş ışığını yendim diye böbürlenmişti ama bilmiyordu ki güneş ışığını boğacak kadar gücü asla olmamıştı.
" Melek hanım, beğenmediyseniz başka modellerimiz de mevcut. İsterseniz başka bir model de hazırlatabiliriz sizin için."
Yavuz ses çıkartmadan önündeki küçük kadife kutuda duran yüzüğe bakan karısının yüz ifadesinde herhangi bir anlam çıkaramadığı için tedirgin olmuştu.
" Melek."
Melek kocasının elini parmaklarının üzerinde hissedince dalgınlığından sıyrılmıştı.
" Efendim ?"
" Beğenmedin mi ?"
Melek yeniden kırmızı kadife kutunun içindeki yüzüğe bakmıştı. Gerçekten varlığına ikna olmak ister gibi elini uzatmıştı. Dokunursa kaybolmasından korkuyordu. Platin beyaz altın halkanın üstündeki yuvaya yerleştirilmiş kusursuz kesimli kırmızı yakutun soğuk yüzeyi parmak uçlarını yakarken eline aldığı yüzüğü titreyen parmaklarının arasında tutamayacağından korkarak sıkıca kavramıştı.
Yüzüğe dikkatli baktığı için detaylar da dikkatinin odağına girmeye başlamıştı. Kırmızı yakutun oturtulduğu yuvanın etrafını kaplayan minik pırlantalar açma halkasını andıracak şekilde dizilmişti. Yakutun hemen yanına siyah opal taş dikkatini çekmişti. İkisi yan yana yin ve yang gibi görünüyorlardı. Taşı kesip şekil veren sanatkar kırmızı yakutu M, siyah opali ise Y harfine benzetecek şekilde biçimlendirirken, bir arada kusursuz bir yuvarlak oluşturacak şekilde yerleştirmişti.
" Çok güzel. Bunlar..."
" Sen ve ben."
Melek kocasının yumuşak bir fısıltı gibi çıkan sesi kulağından boynuna tatlı bir esinti gibi çarparken bedenine elektrik şoku verilmiş gibi sarsılmıştı. Gözleriyle buluştuğunda içlerindeki yıldızların parlak yakamozları artçı, daha büyük sarsıntıları hücrelerine bombardıman ederken gözleri dolmuştu.
" Sen ve ben..." demişti sesi fısıltı gibi çıkarak.
" Beğendin mi ?"
" Takar mısın ?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buzdan Kalp
Romantizm"Mecbur kaldım. Ben kabul etseydim abimle evlenecektin ama o zaten evli ve eşi hamile. Ikisi de buna dayanamazdı. Evet demeseydim erkek kardeşim mecbur kalacaktı ama deli gibi sevdigi bir kızla nişanlı. Olur demeseydim kız kardeşimi abinle kaçtı di...