Bölüm 75 : Zalimin zulmü

6.4K 335 76
                                    


Zemheri soğuğu çetin şartların hüküm sürdüğü çorak topraklara çöktüğü vakit bitmeyen misafirliği ile kök söktürürcesine hüküm sürerdi. Acımasızdı kara kışı. Soğuğu, ayazı buz kestirirdi insana. Bir tuhaf terk edilmişlik, bir nahoş yetim öksüzlük gibi biteviye bir yalnızlık ve ıssızlık ile dolardı ruhu insanın. Yine de insan denen mahlukat kadar acımasız ve kindar değildi.

Zeydan bir Aralık sabahı dönmüştü şehre. Yüreğinde sönmeyen yangın intikamını almaya başlayan genç adamı ilk defa huzursuz hissetirmemişti . Aldığı haberler bir parça huzur bulmasına vesile olmuştu yıllar sonra.

Nefretinin tüm merkezi ve hıncının ana arteri piç kurusu umduğundan daha büyük bir yıkım yaşıyordu. Canıyla cebelleştiğini duyduğunda yüreği sevinçle titremişti ama tatminsiz öfkesi de huzursuz etmişti. Ölmesinden ve yeterince azap çekmeden kurtulmasından korkmuştu. Evlat acısı yüreğini söküp, ruhunu çalmıştı piçin. Dağ gibi Yavuz ağa evlat acısına dayanamayıp, kalp krizi geçirip ölecek diye korkmuştu etrafındakiler.

Zeydan yaşadığı haberini alınca rahatlamıştı. Ölüm bile merhamet etmemişti piçe. Etmesindi zaten. Daha ödeyecek çok vebali vardı. Zeydan onun tamamen kaydolduğu anı görmek istiyordu. Bir de o içinde yeniden yangın başlatan, kalbini ve ruhunu komadan çıkartan turkuaz gözlü güzeller güzeli peri kızının çektiklerini o kara gözlü piçe ödetmeyi.

Tanrı şahittir ki böyle olsun istememişti. Kızıl bu kadar üzülsün istememişti. Hele de yılan yavrusunu piçe ait olsa bile kaybedip de yanıp kavrulsun, enkaza dönsün hiç istememişti. Sadece Yavuz yanacaktı hesapta ama işin içine kadın denen mahlukat girmişti ve o mahlukattan üç tane azılı düşman edinmişti Kızıl kendine. Bir de aptal kumral vardı.

Zeydan aptal kumral haftalar sonra nihayet yanına ve yatağına yeniden gelip de teninin ateşini, bedeninin şehvetini doyurunca kollarında sokulup gururla itiraf etmişti marifetini. Erkeğini mutlu etmek için piç kurusunun hastane bahçesinde geçirdiği krizden itibaren olanları ballandıra ballandıra anlatmış ve kıkırdamıştı.

" Hiç anlamadılar yine biliyor musun ? Karıştırıverdim ilacı serumuna. Hepsi tümden gitti içine."

Zeydan irkilerek yüzüne bakmıştı.

" Hepsi derken ?"

" Hepsi işte."

" Bütün ilacı mı kattın? Hepsini mi ?" demişti ensesindeki tüyler dikilerek.

" Hı hı."

Zeydan bir anda dikilip oturunca yılışık kumral tedirgin olmuştu. Hızla doğrulup, kolunu tutmuştu adamın. Yaranmaya çalışan mahcup bir sesle konuşmuştu.

" Panik yaptım. Aslında dediğin kadarını katacaktım ama ses gelince hemşire giriyor sandım. Hepsini bir anda şırıngadan boşaltmışım. Az kaldı yakalanıyordum Mirza ağaya."

Zeydan ne düşüneceğini bilememişti bir anda. Azar azar vermek başkaydı. Uzun süredir piçin sistemine giriyordu yediği, içtiğiyle. Ne güzel deliriyordu. Ruh sağlığını, dengesini ebesine dek sikiyorlardı. Nevrotik, dengesiz, sinir hastası bir psikopata, zalim bir sadiste evrilen tam teşekküllü bir saykoya dönüşmüş Yavuz piçi ara ara kendi özüne dönse de hep geri vites yapmasını sağlamıştı farkında olmadan bağımlısı haline getirdikleri kimyasalla. Bir anda kumral sürtük altın vuruşu yapmışken neye dönüşecekti peki?

" Kızdın mı bana aşkım ? Ha azar azar almış, ha hepsini. Sen mahvolsun istemiyor muydun ? Bence böyle garantili oldu."

Zeydan ses etmemişti. Sesi bile irrite ediyordu şu an. Aptal sürtük kendi kafasına göre iş yapmıştı. Bence diyordu bir de. Kuş kadar beyniyle hareket etmişti. Sırf kızı susturmak için öpmesine izin verip, bir posta daha becermişti de uyumuştu nihayet.

Buzdan Kalp Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin