Bölüm 9: Dışı kimi ıçi kimi yakar?

10.3K 544 54
                                    

Sur üflenmişti sanki. Koca meydan kıyamet günü gibi insan seliyle dolmuş taşıyordu. Hesap zamanı gelmiş gibi merakla etrafa bakınıyordu en güzel kıyafetlerini giymiş, takmış yapıştırmış kadınlar, bayram var sanıp meydanın dört yanında kurumuş, verilecek ziyafet  için hazırlanan yiyeceklere, tatlılara yutkunarak bakan ve herbir yani rengarenk şenlik alanına çeviren süslerle balonlara bayılan çocuklar ve erkeklere ayrı hazırlanan masalarda mevki, aile ve servet bakımından kademelerine uygun yerlerini almış adamlar doldurup sokaklara kadar taşmışlardı.

Meraklı ve heyecanlı gözlerle düğün için gelen koruma ordularının arabalarının eşlik  ettiği pahalı araçlarından inen aşiretlerin önemli adamları ve ağaları ile aileleri geldikçe yolların zihinlerine ve ruhlarına kazındığı saygı ve korku ele geçiriyordu yerel ahaliyi, maraba tayfasını ve avam kademeyi. Ayağa kalkıp, düğmelerini ilikleyerek boyunlarını büküp, kafalarını yere eğerek saygı ve itaat duruşuna bedenleri otomatikman geçiyordu.

Ee eften püften bir düğün değildi bu. Koskoca yedi aşiretin başı Galip ağanın oğlu, ondan sonra en güçlü kişi olan Agit  ağanın gözünden sakındığı, gözlerden sakladığı küçük kızıyla evlenmişti. Bir hükümdarın başka hükümdarın iktidarına ortak olması,  güçlerinin bir olması demekti.

Güçlü ve köklü aşiretlerin ağaları yerlerini aldıkça merak sırası yeni evli çifte gelmişti. Özellikle gelin hanım merak konusuydu. Agit ağanın herkesten kaçırdığı kızını görebileceklerdi sonuçta. Çarşıya indiği zaman görecek  kadar şanslı olanlardan dinleye dinleye bitmeyen güzelliğini  bir de kendileri görecekti nihayet. Denildiği gibi insanın kafasında akıl koymayan, nefesinin kesildiğini bile anlamadığın güzellikte miydi  gerçekten gelin hanım  diye düşünüp, meraktan çatlayacak hale gelmişlerdi.

O yüzden Galip ağa ve ailesinin ardından Agit ağa ve ailesi de gelince heyecanlı kıpraşmalar oldu. Gelin ve damadın gelişi eli kulağındaydı.

Galip ağa yanına Mirza ve Reha'yı  alarak ağalarla selamlaşmada giderken karşı tarafta masaları olan Agit ağa da Selim ve Baran'la beraber hareketlenmişti. Dila Sultan, babasının yanında
Baran'ı karşıdan yürüyerek  gelirken fark edince kalbi sıkışmıştı. Demek düğünün yüzü  suyu hürmetine  Agit ağa oğlunun ve gelininin geçici inziva cezasını kaldırmıştı.

Dila sultanın gözleri hemen karşı tarafta kadınların oturduğu en öndeki masaya kaymış ve günler sonra burnunda tüten kızını canlı kanlı dünya gözüyle görmüştü. Dilan çok şık  sarılı beyazlı bir elbise içindeydi. Siyah parlak saçlarını sımsıkı topuz yaptırmış, büyük görümcesi Sevgi'nin yanında oturuyordu.

Dila sultan kızının zayıfladığını fark etmişti. Ancak sıkıntılı değil mutlu ve heyecanlı göründüğünü fark edince anne yüreğindeki endişesi bir parça rahatlamıştı. Hele ki etrafa merakla bakınan kızının gözleri gözleriyle buluşunca içindeki tüm ağırlıkla daraltan kötücül baskı yok olmuştu.

Dilan'ın bakışlarından arkasında bırakıp gittiği ailesini görmek için duyduğu istek ve özlem bariz belli oluyordu. Annesiyle gözleri buluştuğu an sevinçle irkilmişti kız  Hemen akabinde hasretle yanan gözlerine suçluluk ve pişmanlık sinmiş ve mahcup olmuştu.

Kızının gözlerinin dolduğunu ve başını eğdiğini gören Dila sultan ne gidip sarılabilmişti ne yanlarına çağırabilmişti. Dilan gelip sarılmak, dizlerine kapanıp üzdüğü için af dilemek istese de cesaret edememişti. Babası ve abileri gel demeden gelemez, konuşamazdı. Dila sultan da ne kadar isterse istesin  kocasını ezip geçecek bir hareket yapmazdı. O yüzden uzaktan uzağa bakmaya bile razı  olmuş halde  şükrettiler.

Dilan ikinci kez cesaret edip annesine bakınca gülümsediğini gördü . Yumuşamaya başladığını anlayıp  kuş gibi hafiflemişti. Annesinin affetmesi yakındı. Özlemle annesinin oturduğu masaya bakınca yengesini gördü önce. Hasretle gülümsemişlerdi. Zümra yanında oturan Ceylan'ı  dürtünce iki kız kardeş nihayet gördü birbirine.

Buzdan Kalp Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin