Salaş küçük meyhanenin kapısı açılınca dışarıdan hücum eden ayaza kesmiş soğuk hava içerisinin mayıştıran sıcağına taze bir nefes üflemiş, anasonun keskin kokusuna karışan ağız sulandıran et kokusunu mekanda bir tur dolandırmıştı. Islık çalar gibi esen rüzgârın sesi kapı örtünce dışarıda kalmış, yeniden bağlamanın tellerinde ustalıkla parmakları gezinen adamın rica üstüne ikinci defadır çaldığı türkünün içli sözleri daha net olarak çıkmaya devam etmiş ve adamın yanık sesinden yüreklerine kadar işlemişti.
" Ağzına sağlık Devran kardaş. Yine söktün ciğerimizi. " diyen köşedeki masada oturan iri kıyım, mekanın gediklisi esmer adam bileğine taktığı oltu taşından gösterişli tesbihi sallanırken kocaman nasırlı elini bağrına götürüp patpatlaşmıştı. Devran her zamanki alçakgönüllü tavrıyla başını omzuna doğru yatırıp, elini bağrına koyarak selamı alıp, teşekkür etmişti. Hiç bekletmeden yeni türküye geçerken sol tarafta cam kenarındaki masada oturan Mirza yeni pişmiş et şişlerle beraber getirilen boğma rakıyı yanında oturan Yavuz ve karşısındaki Reha'nın kadehlerine pay etmişti.
Yavuz kadehinin üzerini eliyle örtünce Mirza kendininkini ve geldiğinden beri havadan sudan konuşmalara katılsa da dalgın ve içine kapanık haliyle her nefes alımı arasında kendine hücum edip, mahsun bir ruh haline gömülen Reha'nın rakısına uzanmıştı.
" Sek rakıyı götürüp de iyice çarpılmayasın. Bana bak valla öyle sarhoş marhoş dinlemem bırakırım burda eve giderim. Iki gıdım keyif yapacağız diye çıktık. Sarhoş kahrı çekemem ha. " diye söylenmişti Mirza.
Yavuz göz devirmişti. " Ne çok bidi bidi yaptın abi ya. Dediğin adam da benim. Ben yani. Ne zaman çarpıldım ben rakıdan."
" Boğma rakı lan bu. Öyle market, tekel bayi ürününe benzemez."
" Bir de açıklıyorsun ya. " deyip gülmüştü Yavuz.
" Ben uyarımı yapayım da."
Mirza su eklemek için Reha'nın kadehine uzanacakken çoktan rakıyı bitiren Reha boş bardağı masaya koymuş, çok önemli bir detay varmış gibi içine bakıyordu. Mirza kendi gibi irkilen Yavuz'la göz göze gelmişti. Yavuz bana bırak der gibi bakıp, şakacı bir tavır takınmıştı.
" Aslanım yavaş. Bodoslama içme şu mereti."
Reha yine tepki vermeyip, bardağı izlemeye devam edince Mirza devreye girmişti .
" Reha !"
Abisinin yüksek sesi Reha'nın nihayet aralarına dönmesine neden olmuştu.
" Hı ?" demişti dalgın bir sesle.
" Yavaş diyorum Reha. Az vites küçült. Sohbet etmeye geldik damat. Kafayı bulup zom olmaya değil."
Reha kafasını onaylar gibi sallasa da bambaşka bir yerdeydi aklı. Yavuz kadehini doldurup, Mirza su ekleyene dek seyretmişti.
" Hadi bakalım. Cam cama, can cana."
Mirza kadehini masaya vurup kaldırınca kardeşleri de aynını yapmış, kadeh tokuşturup, rakılarından yudum almışlardı. Reha kendini tutamayıp iç geçirince Yavuz dayanamamıştı.
" Reha abicim, neyin var senin ? Kafan neye bozuk söylesene."
Reha omuz silkmişti." Yok bir şey. Iyiyim ben."
Mirza onun yarısını bir dikişte içtiği bardağı görünce sandalyesinde geriye yaslanmıştı.
" Belli canım. Yok gerçekten bir şey ki rakının dibini ebenin şeyini göreyim diye uğraşıyorsun. Dökül hadi. Son zamanda canın sıkkın. Gözümüzden kaçmıyor. Bir derdin var belli."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buzdan Kalp
Storie d'amore"Mecbur kaldım. Ben kabul etseydim abimle evlenecektin ama o zaten evli ve eşi hamile. Ikisi de buna dayanamazdı. Evet demeseydim erkek kardeşim mecbur kalacaktı ama deli gibi sevdigi bir kızla nişanlı. Olur demeseydim kız kardeşimi abinle kaçtı di...