Bölüm 66: Doğru bildiği yalanlar

5.7K 321 17
                                    

Salaş küçük meyhanenin kapısı açılınca dışarıdan hücum eden ayaza kesmiş soğuk hava içerisinin mayıştıran  sıcağına taze bir nefes üflemiş, anasonun keskin kokusuna karışan ağız sulandıran et kokusunu mekanda bir tur dolandırmıştı. Islık çalar gibi esen rüzgârın sesi kapı  örtünce dışarıda kalmış, yeniden bağlamanın tellerinde ustalıkla parmakları gezinen adamın rica üstüne ikinci defadır çaldığı türkünün içli  sözleri daha net olarak çıkmaya devam etmiş ve  adamın  yanık sesinden yüreklerine kadar işlemişti.

" Ağzına sağlık  Devran kardaş. Yine söktün ciğerimizi. " diyen köşedeki masada oturan iri kıyım, mekanın gediklisi esmer adam bileğine taktığı  oltu taşından gösterişli tesbihi sallanırken  kocaman nasırlı elini bağrına götürüp patpatlaşmıştı. Devran her zamanki alçakgönüllü tavrıyla başını omzuna doğru yatırıp, elini bağrına koyarak selamı  alıp, teşekkür etmişti. Hiç bekletmeden yeni türküye  geçerken sol tarafta cam kenarındaki masada  oturan Mirza yeni pişmiş et şişlerle beraber getirilen boğma rakıyı yanında oturan Yavuz ve karşısındaki Reha'nın kadehlerine pay etmişti.

Yavuz kadehinin üzerini eliyle örtünce Mirza kendininkini ve geldiğinden beri havadan sudan konuşmalara katılsa da dalgın ve içine  kapanık  haliyle her  nefes alımı arasında kendine hücum edip, mahsun bir ruh haline gömülen Reha'nın  rakısına uzanmıştı.

" Sek rakıyı götürüp de  iyice çarpılmayasın. Bana bak valla öyle sarhoş marhoş  dinlemem bırakırım burda eve giderim. Iki gıdım keyif yapacağız diye çıktık. Sarhoş kahrı çekemem ha. " diye söylenmişti Mirza.

Yavuz göz  devirmişti. " Ne çok bidi bidi yaptın abi ya.  Dediğin adam da benim. Ben yani. Ne zaman çarpıldım ben  rakıdan."

" Boğma rakı lan bu. Öyle market, tekel bayi ürününe benzemez."

" Bir de açıklıyorsun ya. " deyip gülmüştü Yavuz.

" Ben uyarımı yapayım da."

Mirza  su eklemek için Reha'nın  kadehine uzanacakken çoktan rakıyı bitiren Reha boş  bardağı masaya koymuş, çok önemli bir detay varmış gibi içine  bakıyordu. Mirza kendi gibi  irkilen Yavuz'la göz göze gelmişti. Yavuz bana bırak der gibi bakıp, şakacı  bir tavır takınmıştı.

" Aslanım yavaş. Bodoslama içme şu mereti."

Reha yine tepki vermeyip, bardağı izlemeye devam edince Mirza devreye girmişti .

" Reha !"

Abisinin yüksek sesi Reha'nın nihayet aralarına dönmesine neden olmuştu.

" Hı ?" demişti dalgın bir  sesle.

" Yavaş diyorum Reha. Az vites küçült. Sohbet etmeye geldik damat. Kafayı  bulup zom olmaya değil."

Reha kafasını onaylar gibi sallasa da bambaşka bir yerdeydi aklı. Yavuz kadehini doldurup, Mirza su  ekleyene dek seyretmişti.

" Hadi bakalım. Cam  cama, can cana."

Mirza kadehini masaya vurup kaldırınca kardeşleri de aynını yapmış, kadeh tokuşturup, rakılarından yudum almışlardı. Reha kendini tutamayıp iç geçirince Yavuz dayanamamıştı.

" Reha abicim, neyin var senin ? Kafan neye bozuk söylesene."

Reha omuz silkmişti." Yok bir şey. Iyiyim ben."

Mirza  onun yarısını bir  dikişte  içtiği bardağı görünce sandalyesinde geriye yaslanmıştı.

" Belli canım. Yok gerçekten bir şey ki rakının dibini ebenin şeyini göreyim diye uğraşıyorsun. Dökül hadi. Son zamanda canın sıkkın. Gözümüzden kaçmıyor. Bir derdin var belli."

Buzdan Kalp Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin