Bölüm 99: Şeytanı Dürtersen Cehennemin Kapısını açarsın

7.3K 388 60
                                    

Faustus kalbinin aç ve gözü doymaz arzusuna yenilerek Mefistofilis'e ruhunu satmıştı. En gizil arzuları ve dilekleri gerçekleştikçe tatmin olmak yerine doyumsuzluğa ulaştı. En çok istediğini elde ettiğinde ise gözden çıkardığı şeyin vazgeçmek istemediği en değerli şeyi olduğunu anladı ama çok geçti. Anlaşma bakiydi, Ruhunu geri alamaz, kurtulamazdı. Şeytanı dürtmüş, cehennemin kapılarını açmıştı. Kandırabileceğini sanacak kadar kibirden kör olmuştu ama kanan ve düşen kendi olmuştu. Şeytan hep kazanırdı. Bekler, sabreder ve adım adım teslim olan kurbanını izlerdi. Kurban son ana dek mücadele ettiğini, kaçış yolları bulduğunu sanırken her yolu şeytanın ayaklarının dibinde biterdi. Öğrenirdi öğrenmesine dersini de geç kalmış olurdu. Bütünleme şansı, ders tekrar hakkı veya af sınavı fırsatı olmayan tek seferlik sınavda sabit tek yönlü biletini ödülü olarak alırdı.

Birinin sabrını çok fazla sınarsanız ve üstüne giderseniz fizikteki etkiye tepki kuralı işlerdi. Kozları elinizde tuttuğunuzu sanıp, hileli kartları kaşı tarafın hep kaybedeceği gibi dağıtmayı ayarlarsanız kasa hep kazanır diye düşünür, hep zafer elde edeceğinizi sanabilirdiniz de. Üstünlük sizde sanıp, dur durak bilmezseniz ya uçuruma yuvarlanır veya düz duvara toslardınız. Yanılgıya ve hataya pay bırakmayacak kadar mükemmel olduğunuzu düşünürseniz de hep bana rabbena demeye devam ederdiniz.

Yapılabilecek en büyük hatayı yaparak Yavuz Karahan'ı kızdıranlar da şeytanla yüzleşmeye başlamıştı. O kadar haz aldıkları, sinsi bir keyifle kazdıkları kuyu onları en dibe çekiyordu. Yarışma akabinde kaderlerinin tapusunu elinde tutan şeytanın önlerine serdiği ziyafet sofrasında sunduğu tatlı kazançları,kazandıkları sıcak paraları, ceplerini, banka hesaplarını, borsadaki ederlerini çok haneli sayılara çeviren karlı işleri, ortaklıkları, anlaşmalar ve ihaleleri birer birer tepetaklak olup, ellerinden gitmeye başlayınca panik hissi yayılmaya başlamıştı. Hep bir kaç adım geride kalmaya başlamışlar, tüm fırsatlara ne yaparlarsa yapsınlar geç kalıyor gibiydiler.

İştahlarını kabartan ihaleler ya çoktan bağlanmış oluyor veya teklif vermeye fırsatları olsa dahi karşılarında onlara meydan okuyan teklifin bol haneli miktarı ile geri adım atmak zorunda kalıyorlardı. Onca rüşvet, hediye, izzeti ikram ve elbette Yavuz Karahan'ın da çoğunda isteyerek geri durması, adil ve şeffaf rekabet adına kitabına uygun davranması, hatta bazılarında destek vermesi, bazılarında ise müdahil olmadan pas geçmesi sayesinde bağladıkları işler yasal pürüzlere takılmaya, yönetmelik ve tüzük kurallarına ters düşen ufak tefek hataları, ihmalleri ve gerekli adımların işlerine gelmeyenlerini ötelemeleri sebep gösterilerek iptal dilmeye başlanınca panik hissi büyümüş, ne yapacaklarını kara kara düşünmeye başlamışlardı. Tazminat ödeyerek, gerekli ödemeleri ve harcamaları yaparak bazı kayıpları kazanca dönüştürmek mümkündü ama külliyatlı bedeller kar marjını kuş kadar bir miktara indirdiği gibi ceplerinden çıkacak para ve zaman kaybıyla o karı da eritip hiç ediyordu.

Bütün bu kargaşanın ardındaki ismi tahmin etmek zor değildi. Onları ihya eden ve meydanı bilerek at oynatmalarına, şirketlerini ve marka değerlerini büyütmelerine imkan veren Yavuz kızmıştı ve ipleri eline almış, urgan yaparak boyunlarına dolamaya başlamıştı.

İçlerinden bileylenirken ve şeytan herife sövüp sayarken şansın ve kaderin ona sırt çevireceğini umarak bekliyorlardı. Bir araya gelseler bile Yavuz Karahan'la baş edebilme imkanları da cesaretleri de yoktu. Herif yenilmez, zarar görmez Allahın cezası bir Titan gibiydi ve onları ayağının altında ezdiği böcekler gibi kıvrandırıyordu. Bir açık verse, bir zayıflık gösterse üzerine çullanacaklardı ama adam başında musallat oldu diye sevindikleri ve heyecanlandıkları terso durumlardan bile püripak sıyrılmayı beceriyordu. Anası ya kadir gecesinde doğurmuştu bu herifi veya gerçekten şeytanın kendisiydi ki hep dört ayak üstüne düşüyordu.

Buzdan Kalp Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin