Bölüm 40: Beni yak kendini yak her şeyi yak

8.2K 419 78
                                    

" Dilediğin kadar acıt canımı
   Varlığın da
    Yokluğun  da yetmiyor."

Ne istiyordu bu adam kendinden ? Melek artık bu sorunun cevabını merak edecek merakı da isteği de duymuyordu. Evlendiği adamın hastalıklı zihninden çıkan planları,  zehirli dilinden dökülen kelimeleri, dengesiz tavırları ve çarpık oyunları yalnızlık, acı ve aşağılama ile terbiye etmeye çalıştığı kızın korumaya aldığı benliğini yaralamayacaktı.

Melek en azından böyle bir karar almıştı. Yavuz onun için artık yok hükmündeydi.  Ona  karşı duygusuz, tepkisiz kalacak ve üzülmeyecekti. Yoldan geçen bir yabancı kadar bile etkisi olmayacaktı. Kısacası Melek
kendine yaptığının aynısını ona  yapmaya karar vermişti.

Peki o aynı eve basıldığı  haberi çıkan bir erkeği getirip, aynı masaya oturtur muydu? Doğru veya yanlış olsun sevgilisi olarak skandal ifşa konusu olmuşlardı bu kadınla. Kıyamet kopmuştu ama sanki bu hiç olmamış gibi o kadın salına  salına kocasının yanında eve girmişti.

Melek korkunç baş ağrıları yüzünden bütün gün gözünü açamayıp odasında ağrı kesiciler ve uyku hapı yardımıyla gündemden bihaber uyumuştu. Bir ara aşağıda yükselen kızgın sesler duyar gibi olmuştu. Galip ağanın öfkeli sesini ayırt etmişti. Mirza ve Reha ile yarışıyor gibiydi sanki.  Kayınvalidesinin üzgün konuşmasını duymuştu ama komaya benzer ağır uykusunda konuyu da konuşulanları da kaçırmıştı. Ilaç kullanmak bünyesine çok ağır etki ettiği için rüya gördüğüne hükmetmişti.

Nihayet uyanabildiği  zaman hala sersem gibiydi. O yüzden Berivan'ın telaşlı bir ifadeyle içeri girdiğini fark etmemişti.

" Melek gelin ağam ye-yemek hazır da. Başın  ağrıyor ya, hastasın sen hani. Yemeği buraya getireyim diye söyledi büyük  ha- hanım. Uyandın diye bakmaya bir geldim ben de uyanmışsın ya getiriyom hemen ben."

Kızın telaşlı konuşması lakırtısını iyice anlaşılmaz kılmıştı. Kafası hala sisle kaplı gibi boğulmuş olan Melek anlamadan kafayı sallamıştı.

" Tamam."

Neye tamam dediğini bile bilmiyordu. Yavuz'la ofisteki o korkunç kavga  kızı  psikolojik olarak çökertmiş ve sinir  krizi geçirmemek, kocasının gene bu kez cehennemin dibine soktuğu ruh sağlığını kaybetmemek için sakinleştirici ve uyku haplarıyla kendini uyuşturmayı  seçmişti.

O gün ofisten o kadar korkunç bir durumda ayrılmış, ruhu, kalbi, zihni ve bedeni yaşadıkları ve duyduklarıyla bir kez daha öyle bir paramparça olmuştu ki evlendiği günden beri  maruz kaldığı travma ve duygusal şiddet darbeleriyle can çekişen psikolojisi ve bedeni daha fazla dayanamamıştı.

Sinir kriziyle elele koşan panik atağı ve cinnet hali ile bedeni zembereği boşalan mekanizma gibi dağılmış, bacakları tutmayarak köşeye yığılıp kalmıştı. Nefes alamayıp, boğuluyor gibi hissederek iki senedir aramadığı  numarayı  güçlükle  rehberinde bulmuş  ve aynı kısırdöngüye geri dönmüştü.

Telefonda sesini duyduğu anda alarma geçen geçmişindeki kabustan onu çekip çıkaran sesin sahibi gene elini uzatmıştı. Melek'in tam olarak anlatacak durumda olmadığı halinin sebebi gelişmeleri o anda öğrenemese de kırmızı alarm halini fark etmişti. En kısa sürede konuşma sözü  almıştı ve hiç bekletmeden o lanet yeşil reçeteyi yenilemişti.

Melek işte o gün yeniden o minik renkli dostlarına kavuşmuştu. Eczacının sistemde gördüğü ilaç isimleri ile karışan yüzünü umursamadan ödemeyi yapmış ve eve dönerken ilk dozu hemen kullanmıştı. Kimin ne düşündüğü,  o  ağır ilaçların kendini nasıl bir zombiye çevirdiği umurunda değildi. Tek  istediği yeniden o kabusu yaşamamaktı.

Buzdan Kalp Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin