Bölüm 95: Keskin sirke

7K 352 30
                                    

 " Elma ağacının tepesinden kızları gözetlerken kahya ağaca taş atınca panik yapıp düşmüştün. Sağ kolun kırılmış, kaşın yarılmıştı. İzi hala duruyor ."

Baran ağzı açık kalmış, itirazını yutmuştu. Şüphenin gölgesi dahi yüzünden silinirken Melek gözlerini karşısındaki deri koltukta oturan abisinden ikisini rahatlıkla görecek şekilde uzun maun masasının arkasındaki siyah deri koltuğa oturmuş Selim Kantarcı'ya çevirmişti.

"  Lise bire giderken babamın aldığı yeni arazi aracını kaçırırdın. Gece ikiniz gezip sabaha karşı getirir, garaja bırakırdınız. Babam anlamasın diye harcadığınız benzini deposuna koyardınız. Bir seferinde kahya sizi basacakken panikleyip benzin dolu bidon yerine su olanını depoyu doldurmakta kullanmıştınız. Ertesi gün babam araca binince ortaya çıkmıştı tabi durum. Kıyameti yıkmıştı ama ikiniz ne dediyse itiraf etmediniz. Babam size ceza verecekken ben suçu üstlenmiştim."

Baran abisi kendini tutamayıp gülmüştü." Ne saftiriktin ya. On iki yaşındaydın. Ayağın gaz pedalın bile yetişmezken arabayı kaçırdım diye uydurmana kim inanırdı. O koca bidonu tek başına kaldırıp depoyu doldurduğunu söyleyince babamda balatalar yanmıştı. Pehiivan sanki mübarek de ellikiloluk bidonu haklayacak. Bir de uyduruyor kızıl cüce diye söylenmişti."

" Ne yapayım ? Ceza alırsınız diye korkmuştum."

" Kendini hep öne atardın sen ! Az kıyağın geçmedi bize."

"Kıyak derken hayran mektuplarınızı, hediyelerinizi taşıyan postacı güvercinine dönmemi kast ediyorsun biliyorum. Bir sürü kıza aynı anda boncuk dağıtıp bir arada idare ederken çevirdiğiniz numaralar ortaya çıkmasın diye pinokyoya dönmüştüm."

 Eski günleri hatırlayıp, yeniden o anları yaşıyormuş gibi içlerini kıpır kıpır heyecan ve sıcaklıkla kaplayan hislerle gevşeyerek gülmüşlerdi. Baran abisinin gözlerindeki ofise ilk girdiği zaman kaplı olduğu buzullar ve sinirle karışık şüphe buharlaşarak eskisi gibi yumuşak ve sevgiyle bakıyordu. Birden ayağa kalkmış, karşısında oturan Melek'e yaklaşmıştı.

" Melek !" 

Tek kelime destana eşitti. 

" Baran abi."

Melek abİsinin kollarını açtığını görünce heyecanla titreyerek kalkmış ve kollarının arasına küçük bir kız gibi sokulmuştu. Abisinin sevgi ve özlem dolu kucaklamasını hissedince anında karşılık vermiş, abi kardeş sarmaş dolaş olmuşlardı. İkisinin de kalbi birbiriyle yarışır gibi hızla atıyordu. Baran abisi saçlarının üstünden öperken kızkardeşinin kokusunu ciğerlerine çekmişti. Çok özlemişti ama çok. 

" Özür dilerim. Ofise ilk geldiğinde çok kaba davrandım sana. Şüpheyle yaklaştım ama Selim anlatınca ne bileyim inanamadım. Öyle delice geldi ki."

 " Önemli değil. Kendini suçlama abi. Senin yerinde kim olsa inanmazdı. Ben kendim yaşamama rağmen hala çoğu zaman acaba rüya mı gördüm diye kendime soruyorum. İnanmaman normal. Şüphe payı bırakıp da beni görmek, dinlemek istemeniz bile öyle değerli ki benim için. Delinin tekiyim sanabilirdiniz. Kötü niyetle uydurdum diyebilirdiniz. Görmek istemeyebilir, kovalayabilir, polise, savcıya gidebilirdiniz ama yapmadınız. Üzme sakın kendini. Tepkinizi anlıyorum. Ben yerinizde olsam aynını, hatta daha kötüsünü yapardım."

 Baran yeniden kızkareşini göğsünün üzerine bastırıp sıkıca sarılmıştı. " Burdasın. Gerçekten burada. Gerçek Melek sensin. Gerçek kızılımız geri döndü."

Melek iç geçirmişti. İçindeki kocaman yükün büyük kısmı yok olmuş, bir parça daha rahat nefes almaya başlamıştı. Selim abisinin tok sesini duyunca kalbindeki kuşlar bir kez daha neşeyle cıvıldayarak kanat çırpmışlardı.

Buzdan Kalp Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin