Bölüm 69: Diyemiyorum

6K 342 95
                                    

Mirza titreşen  telefonunu sessize almış, Yavuz'la ikisinin arasında kalan paketten bir  dal çekip, elini rüzgara karşı siper ederek yakmıştı. Sigarasından bir nefes çektikten sonra camı hafif aralık kalacak şekilde kapatmış, şehri ateş böceklerinin festival alanına çeviren ışıkların bir kısmının daha karanlığa karışmasını izlemişti. Hayat usuldan ayak  altından çekilirken  gecenin en yalnız saatlerinin ıssız hükümdarlığı tahtı devralmaya başlamıştı. Telefonu bir kez daha titreşince bakmak istemese de Zümra'nın  bebeklerle ilgili acil  bir durum çıkıp da yardımına ihtiyacı olma  ihtimalini göz ardı etme  cesaretini bulamadı.  

Tahmininde yanılmamıştı. Zümra merak  ettiği için  mesaj atmıştı. Mirza cevap yazacakken araba çalışınca irkilmişti.

" Yavuz ? Napıyorsun?"

" Konağa dönüyorum."

" Nasıl ya ?"

" Baya. Sabaha kadar burada kazık çakacak halimiz yok."

Mirza kardeşine bakakalmıştı. Birisi reset atıp, start butonuna basmış gibi eski ayarlarına birden dönüş yapması tuhaftı doğrusu.

" Bakma öyle bana."

" Öyle derken ?"

" Aklımı kaçırmadım. Ramak kalmıştı ama orospu çocuğunun tekinin gösterdiklerine sazan gibi atlamamaya karar verdim. Araştırmadan teyit etmeden inanacak halim de yok."

" Yani düşününce doğru söylüyorsun da.."

" Ya doğruysa diye geçiyor kafandan değil mi ?"

" Senin geçmiyor mu artık?"

" Doğru mu yalan mı bilmiyorum. Doğruysa ne yaparım onu da bilmiyorum ama değildir diye mallık etmeyeceğim. Doğrudur diye de hemen atlamayacağım. Araştıracağım. Hem bana gönderdiklerinin  aslı astarı var mı   hem de kim bu puşt ve amacı ne ? Bunca zaman sessiz kalıp da şimdi niye böyle bir işe  kalkıştı? Gerçek mi sahte mi gönderdikleri emin olmadan hemen inanıp  bugünkü gibi dağılıp gidemem."

Mirza kardeşinin rasyonel konuşmasının kendini kandırma veya inkar aşamasında olmasından kaynaklandığından  şüphe  etse de  kendine saklamıştı. Yenilir yutulur şeyler değildi öğrendikleri. Şok sonrası gelen inkar aşamasına geçmişti besbelli ancak toz şeker gibi dağılıp gitmek yerine kendine mukayet olmaya çalışması da takdir edilesiydi doğrusu.

" Hindi gibi düşünüp durdun ama işe yaramış baksana. Doğru diyorsun önce emin olalım doğru mu yalan mı diye."

"Ben de onu diyorum ya."

Mirza içinden taşan şefkatle küçük çocuk gibi Yavuz'un  saçlarını karıştırmıştı. Telefonu yeniden çalınca Yavuz kendini abisinin kıskacından kurtarıp, ağaçların arkasına park ettiği   arabasının olduğu yere sürmüştü. Mirza araç değiştirmek için  inecekken duraksayınca Yavuz kafasından geçeni okumuş gibi konuşmuştu.

" Ben de geliyorum eve. Ekmeyeceğim seni.  Kızıl meraktan ölmüştür."

Mirza bunu olumlu bir işaret olarak algılamak istiyordu. Böyle bir  durumsa bile  Yavuz'un aklına karısı gelmiş ve onu da düşünerek hareket ediyorsa belki de o kadar endişe verici bir  noktada değildi Yavuz.

Mirza öyle  olmasını istediği için o anda öyle düşünmeyi seçtiğini daha sonra kendine itiraf edecekti. Kardeşinin bir  kez daha darmadağın olmasını izlemek istemediği için belki de bu
ilüzyona inanmak istemişti. Konağa geldiklerinde Yavuz'un sakin bir halde odasına gitmesi de kendini ikna etmesine vesile olan sanal  belirtilerden sadece ilkiydi. Daha sonraki günlerde Yavuz için endişelenmeye o gece ara verdiği için pişman olacağını bilse belki daha farklı davranırdı kimbilir. Olacakla öleceğin önüne kimse geçemezdi tabi ama hasar da daha hafif vurup geçebilirdi. Mirza odasına gidip, yastığa kafasını koyduğunda gelecek olan felaketlere doğru son hızla tepetaklak yuvarlanacakları   uçurumun kıyısından boşluğa adım attıklarını tahayyül edememişti ki.

Buzdan Kalp Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin