Bölüm 14: Vicdan meselesi

11K 535 58
                                    

Adam...

Sabaha dek gözünü kırpmamıştı Yavuz. Konak dar gelmişti. Duvarlar üzerine geliyor, nefesi ciğerlerine yetmiyordu. Kurşun  yarası gibi mevzu sıcaklığını kaybedince canını yakmaya başlamıştı sebep oldukları. Içine taş gibi oturan ağırlık içinde bir milim boşluk bırakmadan hava geçirmez bir tabaka oluşturuyordu.

Paketteki son sigarayı içerken hava aydınlanmaya başlamıştı. Duygusal açıdan  psikolojisini tüketen olaylar fiziksel olarak çökmüş hissettiriyordu. Aşırı uçta akrobasi yapan hislerle neredeyse katil  olmasına ramak kaldığı aksiyonlu gecenin ivmesi dibe düştüğünde içini boşaltmışlar da saf yorgun bir kabuk kalmış gibiydi.

Içinden çıkan adamın dediklerine ve yaptıklarına inanmakta güçlük çekiyordu. Bulamaca dönen beyninin hız kesmeden çalışan çarkları varlığını ezerken atması gereken adımı biliyordu lakin köprüleri yakmıştı ve özür bile dilemeyecek bir duruma sokmuştu kendisini.

Artık hayatı,  konaktaki yaşantı, ailesi ile ilişkisi ve  Melek ile olan durum hangi noktadaydı,  normale döner miydi emin değildi. Karısını paramparça ettiği odada onu bir başına bırakıp giderken yüzüne bakmamışlar, bir an önce yanından kaçmak için acele etmişlerdi.

Melek aklına gelince içi  daraldı tekrar. Kız namlusunun ucundayken onu öldürerek lanet evlilikten kurtulacağı için rahatlaması  şimdi dehşete düşürüyordu. Suçu günahı olmayan kızı öldürecekti bu uğurda.

Kızgınlığının ve hıncının hedefine oturttuğu kızın kendisi gibi mecburiyetten evlendiğini bildiği halde acısını çektirirken  Melek ondan sadece saygı istemişti. Bunu yapmayı bırak kızın ismine, onuruna ve iffetine yapıştırdığı yaftalarla yerin dibine sokmuştu.

Istemediğini  söyleyip belli etmişken iyice kafasına girsin diye söyledikleri yenilir yutulur cinsten değildi. Ucuz  ve değersiz hissettirmek için ağzına ne gelirse söylemişti.

Tek gecelik ilişki, yatak arkadaşı, para verip ...fahişe diyebileceği  kadınlar kadar değerin yok ....

tiksindiriyorsun beni...

Kırdığın lambayı bile karşılamaz ederin...

Yavuz dayanma sınırını tüketip konaktan dışarı atmıştı kendini. Kimsenin yüzüne bakacak yüzü  yoktu. Melek'in etrafında başını yerden kaldıramayacak kadar düşmüştü. Ne olurdu kıza uzak dururken insan gibi davransaydı ? Yeni tanıdığı herhangi biri veya evine gelen bir misafir. Merhaba merhaba deyip, aynı evi paylaşan ev arkadaşı gibi örneğin. Ne kaybederdi? Evli olmalarını değiştirmesi mümkün değildi. Ayrılma, ayrı yaşama veya boşanma imkansızdı. Aynı zorunluluğu paylaşan kıza davranışlarını ise değiştirilebilirdi  ama yapmamıştı. Gitgide daha soğuk, zalim ve iğrenç biri gibi aşağılayıcı,  küçük düşürücü ve yaralayıcı davranmıştı. Gülizar  sultan  evden götürse  haklıydı. Melek'in nefes alması ve toparlaması  için zamana, yalnız kalmaya  ve onu görmemeye ihtiyacı vardı.

Görmemesi.. yalnız kalması... işte bunu yapabilir, Melek'e en azından bunları sağlayabilirdi. Şirkete gitmek yerine verdiği ani  kararla tersi istikamete doğru yola çıkmıştı. Mirza'ya bir süre  Izmir'de yeni şubesini açtıkları şirkette gidişatı denetleneceğini ve işleri sisteme oturtacağını haber veren mesaj atmıştı. Melek'e bir şeyler yazmak istedi ama mesajla özür dilemek dalga geçer gibi olurdu. Kuru bir özrü aşan günahlar ve suçlar işlemişti. Ve en acıklısı  da  kızın telefon numarası bile yoktu ki kendinde. Karısının telefonu yoktu onda. Kötü bir şaka  gibiydi. En son Serkan ve Kürşat'a herşeyi bok ettiğini ve bir süre Izmir'deki ofiste olacağını  yazan mesaj atıp, telefonunu komple kapatmıştı. Işte bir sabah ansızın Yavuz Karahan daha bir  aylık karısını,  evini ve ailesini arkasında bırakarak yanına bir çöp dahi almadan süresi belirsiz olarak yaşayıp, çalışmak için Izmir'e çekip  gitmişti.

Buzdan Kalp Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin