Kürşat'ın sehpaya bıraktığı buram buram taze kahve kokan kupaya bakmamıştı bile Serkan. Gözleri karşıdaki koltukta ruh gibi oturmuş, boşluğa bakan Yavuz'a dikilmişti. Kürşat en az Serkan kadar duyduklarının ağırlığı ile dağılmış halde kanepeye
Serkan'ın yanına geçip oturmuştu. Üçü de dünyadaki tüm diller ve kelimeler bitmiş gibi sessizliğe gömülmüşlerdi. Serkan ve Kürşat diyebilecekleri uygun bir şey arıyorlardı zihinlerinde ama can dostları dedikleri adamın anlattıkları kendine o kadar ters, üçünün de vicdanına, doğrularına o kadar yanlış düşüyordu ki Yavuz'u dinlene dinlene bir temiz dövseler içleri soğumazdı. Ancak onun böyle bir adam olmadığını biliyorlar ve utancını, üzüntüsünü, vicdan azabını ve korkusunu da görüyorlardı. Yardım istemek için gelmişti Yavuz. Boğulurken uzatmıştı elini.O eli elbette tutacaklardı ama kafayı toplamaları gerekiyordu önce. Kürşat duvardaki saatin sesini duymaktan gına gelerek boğazını temizledi.
" Soğumadan içelim şu kahveleri de aklımız başımıza gelsin." dedi.
" Kahve az gelir o dediğine."
Serkan baş parmağı ve işaret parmağının arasına sıkıştırdığı iki kaşının ortasına pres yapıyordu.
" Ama ayık kafayla konuşmak lazım şimdi. Ortadaki fili görmezden gelip susup oturmaya devam edemeyiz."
" Bence de." diyerek kafasını salladı Kürşat ve Serkan'a devam etmesini bekleyerek baktı. Kriz anlarında oldum olası kilitlenir kalırdı Kürşat. Serkan soğukkanlı ve pratik zekalıydı. Işe yarar fikirler ve çözümler bulurdu hep.
" Tek bir çözümü var bunun. Yavuz bok ettiği meseleyi çözecek. Yaptığı puştluğu telafi edecek. Ve özür dileyip, mümkünse Melek'e kendini affettirecek."
Deep freeze'de bekletilen ürün gibi kaskatı oturan Yavuz'un kızın adını duyduğu an kızgın yağa atılmış canlı balık gibi hayata döndüğünü fark etmişti Serkan. Gözleri buluşmuştu. Siyah irislerde hızla kovalanıp kaçan titreyişi de fark etmişti. Kafasında beliren acabayı sonra düşünecekleri listesine ekleyip, gündemlerine yoğunlaştı.
" Öyle bakma hiç. Ne yapıp edip yaptığın boktan şeyleri telafi etmen gerekiyor. Kızdan da özür dileyip affetmesini sağlaman."
Yavuz arkasına yaslanırken omuzları karabasan gibi ağırlık yapan hisleri yüzünden çökmüştü.
" Affetmez. Onun yerinde kim olsa yaptıklarımın onda birini bile affetmez."
Kürşat içi şişerek patlamıştı.
" Affetmesin de zaten. Kıza yapmadığını demediğini bırakmamışsın evlendiğinden beri. Hangi boku affedecek bu kız. Affetse ne olacak ? Maşallah dur durak bilmiyorsun. Bir dahaki sefere de artık seni yatakta biriyle basar kız. O da metresin veya kuması filan olur. Ama şaşırmaz en azından zaten önüne gelenle boynuzu takacağını söylemişsin
En azından haberli, şoka girmez kızcağız. "Kürşat hınçla saymıştı. Yüzü allak bullak olan Yavuz dinlemeye dayanamayıp, kalkıp gitmişti.
" Kürşat! Napıyorsun sen gerizekalı ?" diye çıkıştı Serkan.
" Şimdi sırası mı? Zaten kendi anlattı o dediklerini. Onları konuşmuyoruz şu an. Nasıl çözeceğini, telafi edeceğini konuşuyoruz."
" Napim ya abi napim ? Beynimi sikti attı mal herif. Duyduklarıma inanamıyorum lan ben. Tutamadım oğlum kendimi. Herifi dövüp komaya sokasım var. O derece sinir oldum lan ben."
" Ben de ama halini görünüyorsun. Kendinde değil. O böyle bir adam değil. O yüzden bu kadar dağılmış halde. O yüzden perişan halde burada şu an. Yardımımızı istiyor. Kürşat , boğuluyor lan Yavuz. Adam boğuluyor kurtarın diyor görmüyor musun ? O yüzden kafasına basıp suyun dibinde tutmayacağız, elini tutup çekeceğiz anladın mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buzdan Kalp
Lãng mạn"Mecbur kaldım. Ben kabul etseydim abimle evlenecektin ama o zaten evli ve eşi hamile. Ikisi de buna dayanamazdı. Evet demeseydim erkek kardeşim mecbur kalacaktı ama deli gibi sevdigi bir kızla nişanlı. Olur demeseydim kız kardeşimi abinle kaçtı di...