Bölüm 97: Kantarın topuzu

6K 369 65
                                    

"İlk taşı günahsız olanınız atsın." denmişti günahkar, günaha davetkar ilan edilmiş Maria Magdelena'yı taşlayarak öldürmeye niyetli  kızgın kalabalığa.

Melek literal anlamda olmasa da sosyal anlamda sinsi, kıskanç ve art niyetli dedikoducu zihinlerin Maria Magdelena'sı iLan edilmişti. İrili ufaklı taşlar yerine kanatıcı ve haddini bildirecek keskin kılıçlar ve acımasız kamçılar gibi kullanmaya hazır oldukları sözleriyle aç akbaba sürüsü gibi bekliyorlardı gelmesini. Ahlak timsali, namusunu, itibar ve prestijini toplumsal hiyerarşide parmaklarına taktıkları yüzük, kimliklerinde değişen kocalarının soy ismi ile garantilemişlerdi. Bahtiyar ve kibirli gurur timsali kadınlar en üstte, en ayrıcalıklı ve en saygın konumdaysa Bade Ateş denilen yuva yıkıcı kadın en diplerde bir yerdeydi.

Doğrusu içlerinin yağı azıcık da olsa erimişti. Kusursuz bir güzellik, asil bir duruşu, erişilmez ve vakur hali olan kadın geldiğinden beri kendilerini kadın olarak yetersiz hissetmelerine neden olduğundan kıskançlık ve hasetle dolu yüreklerinde besleyip büyüttükleri yılanları kadının üstüne salamamaktan dolayı huzursuz ve çaresiz hissetmişlerdi. Nihayet Bade Ateş'in bembeyaz masumiyet ve parmak ısırılası güzellikten dokunmuş kanvasına lekeler bulaşmıştı ve yine nihayet kendilerini ondan daha iyi ve daha üstün hissetme fırsatı ellerine geçmişken hırslarının iştahı nasıl kabarmasındı.

 Bade Ateş kadar olmasa da içlerinden gram sevmedikleri Melek denilen kadına da gıcıktılar. Yavuz Karahan gibi kendi kocalarını, gizli aşıklarını paçoz ve ikinci el imitasyon ürün hatta sahte imalat kategorisine sokan bir adamla evli olması bir yana, kibirli karakteri, onları kendine eş değer görmediğini açıkça belli ederek kendilerine yanaşmayan gudubet kızıl saçlı cadalozun acınası duruma düşmüş olmasına, yediği boynuzlara için için oh çekip, gülüyorlardı.

Kızıl saçlı kibir kumkuması kadını küçük düşürüp alaya alma fırsatını kaçırmamışlar, yarışma için getirdiği kıyafeti Karan'a giydirmek için okulun gösteri salonunun bitişiğindeki öğretmenlerin toplayarak yarışma öncesi prova yaptırdıkları çocukların olduğu odaya giden kadının ardından odaya damlamışlardı. Prova arası mola vermelerini beklerken aynı odada çocuklarının sahnedeki provadan gelmesini bekleyen Şermin ve yandaşları birbirlerini dürtüp, gaza getirmişlerdi.

Şermin yandaşlarına göz kırparak oda kapısının ağzında Zümra ile durmuş sahnedeki prova yapan çocukları izleyen kızıl cadıya yanaşmıştı. Sahnedeki oğlunu göme bahanesiyle yaklaşmış gibi yapmış, kendine çarpıp neredeyse dengesini kaybetmesine neden olan densize sinir olarak dönüp bakan adını yeni fark etmiş gibi masum bir şaşkınlıkla gözlerini açmıştı.

" Yavaş ama ya !" 

" Ayy çok pardon Melek. Görmemişim seni."

Tabi ki yememişti kızıl cadı bunu. Oda büyük ve kalabalık olsa da kapı ağzı dardı ve sadece Zümra ve o varken Şermin  ona Casper  muamelesi yapıyor, berbat rol yeteneği ile aptal yerine koymaya çalışıyordu.

" Önemli değil !"

Tıslar gibi konuşmuştu. Şermin onun omzunu ovaladığını görünce içinden kıs kıs gülmüştü.

" Çok özür dilerim. Melek. Öyle dalgınım ki. Burnumun ucunu göremez oldum. Şu son olayı bir türlü atlatamadım. Aklım oğlumda hep. Psikolojisi mahvoldu çocuğumun. Yarışmadaki performansını umarım etkilemez yaşadıkları diye endişe ediyordum."

Zümra kadının niyetine tam anlamamıştı ama konuyu Bera Ateş'le ilgili malum olaya ve Karan'ın sebep olduklarına getirmesi iyi niyetli olmadığını belli etmişti. Kavga filan mı çıkartmaya çalışıyordu ki ?  Normalde bunu saçma bulurdu ama Şermin gibi hırslı ve kinci bir kadın oluna kaypak bir zeminde akrobasi yapmak gerekiyordu.

Buzdan Kalp Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin