Dudağıma kırmızı ruju sürüp üzerimdeki elbiseyi düzelttiğim sırada Doğu da gelmişti, evin kapısının açılmasından anlamıştım.
Üstüme straptez kırmızı bir elbise giymiştim, kilo aldığım için bir tık dar olmuştu ama gayet yakışmıştı bence. Göğüslerim neredeyse elbiseden fırlayacak, dışarı taşacak gibiydi; bunun da Doğu'yu çıldırtacağını biliyordum. Vanilya kokulu bir parfüm sıkmış ve saçlarımı iki taraftan örmüştüm, gözüme de belirgin bir göz makyajı yapmıştım, ayağıma stiletto topuklular giymiştim. Tırnaklarıma kırmızı oje sürmüş ayak bileğime de halhal takmıştım.
Daha ne yapabilirdim? Bilmiyordum. Ama bence gayet hoş, kadınsı görünüyordum.
Odadan çıkıp kapıyı arkamdan kapattığım sırada Doğu ile göz göze geldik. Elinde pizza kutuları, suratında garip bir ifadeyle beni, üzerimi süzüyordu.
Etkilenmişti.
Planımız şöyleydi: Buraya dışardan yemek söylenmediği için -dağın başıydı- Doğu yemek alıp gelecekti, ben de o sırada hazırlanacaktım. Sonra film izleyecektik. Devamı ikimiz için de belliydi zaten.
Doğu elindeki pizza kutularını masanın üstüne koyarken ona doğru adımladım. "Hoş geldin," dedim.
Bakışlarını benden, bileğimdeki halhallardan kaçırıp başını salladı ve boğazını temizleyerek "Ne izleyelim?" diye sordu. Bana bakmamaya, etkilenmemeye çalışıyordu ama bu komik çabasını anlayabilmiş ve sezmiştim.
Bana bakmamak için koltuklara doğru adımladı ve eline kumandayı alıp televizyonu açtı. Netflix'e girip koltuğa oturduğunda hiç huyu olmayan bir şekilde teker teker filmleri incelemeye başladı. Yanına oturdum ve televizyona baktım, ama onun hızlı geçişleri sırasında parfümümün kokusunun burnunu doldurduğunu; bana belli etmemeye çalışarak bu kokuyu içine sıkı sıkıya çektiğini fark etmiştim.
"Ben film seçebilirim istersen," dedim elimi uzatıp elinin üzerindeki kumandayı kavrayarak. Birbirimize dokunuşumuzun sıcaklığı içimizi doldururken bakışları bu sefer de kırmızı ojelerime gitti. Ayaklarıma da sürmüştüm.
Etkilendiğini, şu an kendisini çok zor tuttuğunu biliyorum.
Kumandayı aldığımda filmlere bakmaya başladım. Romantik bir şeyler arıyordum, ama zaten ilk on dakikadan sonrasını izlemeyeceğimizi bildiğim için çok da özenmeyecektim. Ne zaman film izlemeye başlasak final belliydi. Üstelik bu sadece bize özel bir şey değildi.
Doğu pizzanın kapağını açıp yemeye başladığında ben de bir film seçmiştim. Diğer kumandaya uzanıp ışıkları kapattı ve pizzaları yiyerek filmi izlemeye başladık.
Dudağımdaki kırmızı rujun dağılmaması için dikkatle yiyordum, dişlerimle ısırıp dudağımı değdirmiyordum; kırmızıya bayıldığını biliyordum.
Pizzaları bitirip kutuları geriye itip koltuğa iyice yaslandık, filmin 20. dakikasından fazlası dolmuştu, ama ne onda ne bende ufacık bir atak yoktu. Kollarımı göğsümde birleştirip filmi izliyormuş gibi yaptım ama izlemiyordum, canım onu ve o şeyi yaşamak istiyordu, bir adım atmasını bekliyordum; ama atmıyordu.
O da filmi izliyor gibi yapıyordu ve benim atak yapmamı bekliyordu ama yapmayacaktım.
Erkek olan o değil miydi? Onun için hazırlanmış, süslenmiş, evin içinde sahneye çıkıyor gibi giyinmiştim. O ise eşofmanı ve sweati ile, özenmemiş bir halde oturuyordu. Halbuki üstüne takım elbise giyebilirdi. Yapmamıştı.
Filmin 45. dakikasından fazlası bittiğinde ondan da, benden de hareket gelmeyeceğini anlamış ve kendimi tamamen filme vermiştim. İzlemeye başlamıştım.