36

2.3K 133 567
                                    


Doğu'yla tekne yolculuğundan eve geldiğimiz sırada üşümüştüm.

Ona vapura binip ayçöreği yemek istediğimi söylediğim için beni boğaz turuna çıkartıp ayçöreği almıştı ama bir fark vardı: Belediyenin vapuru yerine Doğu'nun kendi teknesinde boğazı dolaşmıştık.

Bir yandan iyi bir yandan kötü bir deneyimdi: Tadını doya doya aldığım o insanların geçip gitmesi, rüzgarın saçlarımı dövmesi, soğuğun içime işlemesi yerine sadece beni izleyen Doğu, sıcak bir ortam, denizin üzerinde sallantı vardı. Doğu'ya isteğimin insanların arasına karışmak olduğunu söylediğimde "Kendi yatım varken neden belediyenin vapuruna bineyim kızım?" olmuştu.

Haklıydı.

Yine de yolculuğumdan zevk almaya bakmıştım çünkü o kadar uzun zaman sonra dışarı çıkıyor ve denizi izliyordum ki... Doya doya içime çekmiştim o yolculuğu. Yediğim o mis gibi ayçöreği ve yanında içtiğim portakal suyunun tadı hala damağımdaydı. Mavi kazağıma ve bol pantolonuma biraz dökmüş olsam da yaşadığım deneyim buna değerdi.

Dönerken Doğu'yla bir AVM'ye uğramış ve bana hamile kıyafetleri ve bebeğe yenidoğan eşyaları, oyuncakları, üstleri almıştık.

Bir de bana yeni telefon, Dyson airwrap, YSL ve Celine çanta, ayakkabı, topuklu, kıyafet almıştık. Yenidoğan eğitimi için kitaplar falan da almıştık.

Yorulmuştum ama gayet güzel bir gündü.

Eve girer girmez hemen Dyson airwrapi denemeye başladım ve şunu fark ettim: Abartıldığı kadar iyi bir ürün değildi. Kalıcı değildi.  Yaptığım bukleler on dakika sonra düz bir hale dönüyordu. Ya da ben mi doğru düzgün yapamamıştım? Bilmiyordum. Ama beklediğim performansın oldukça altında kalmıştı diyebilirim.

Aldığımız çantaların, ayakkabıların, makyaj malzemelerinin paketlerini açarken Doğu bahçeye çıkmış ve iş ile alakalı telefonda konuşuyordu.

Aldığımız bunca şeyi denemek güzeldi ama ben bunları nereye koyacaktım ki şimdi? Kendi kendime bir an bunu düşündüm: Ben nerede yaşıyordum? Artık babaannemle o evde yaşamadığım kesindi. Ama burada mı yaşıyordum? Burada yaşıyorsam da benim kendime ait dolabım, eşyalarımı koyacağım bir yer, bu yeni aldıklarımızdan başka eşyalarım yoktu ki.

Bir an bu düşünce beni çok üzdü ve gözümü doldurdu.

Artık Doğu'yla mı yaşıyordum? Doğu'nun istediği gibi, onun istediği şekilde? Bunu kabul etmesem şu an gidecek bir yerim, kazancım, cebimde beş kuruşum dahi yoktu ki.

İçeri giren Doğu'ya baktım. Beni öyle bir duruma sokmuş ve hayatımı öyle bir hale getirmişti ki artık tamamen ona muhtaç durumdaydım. En azından bir sürelik.

İçeri giren Doğu'yla göz göze geldik.

Toparlanıp burnumu çektim.

"Birazdan yanıklarını kontrol etmeye gelecek doktor," dedi Doğu yanıma adımlarken. "İyi misin?"

Başımı sallayıp ona belli etmeden "İyiyim," dedim. "Ben bu eşyaları nereye koyacağım Doğu?"

"Giyinme odasına yerleştirirler," dedi. "Sen yorma kendini."

Bunu onunla bir şekilde konuşmam ve açıklık getirmem gerekiyordu. Bir süre sessiz kalıp kıvranarak ne diyeceğimi bilmesem de devamında "Ben artık bu evde mi yaşıyorum Doğu?" diye sordum.

Bu ona da bir aydınlanma getirmiş gibi "Evet," dedi. "Neden? Beğenmiyor musun burayı?"

"Hayır, o yüzden değil," dedim. Konuya açıklık getirmeye çalışacağım sırada evin kapısı çaldı ve ikimizin bakışları da o tarafa yöneldi. Aşağıda bulunan evin hizmetlileri kapıyı açıp doktoru karşılarken benim içimde bir burukluk vardı. Bunları Doğu'yla konuşmam gerekiyordu ama nasıl? Hamile halimle çalışıp kendi harçlığımı çıkartsam ve ondan hiçbir şey istemesem bunu yapabilir miydim bilmiyordum, ondan herhangi bir maddi destek bekleyemezdim bana belli başlı hediyeler almış olsa da; durumumuz garipti: Doğu'nun çocuğunu karnımda taşıyor ve onunla aynı evde yaşıyor olabilirdim şu an ama aramızda bir şey var mıydı ki? Bunu bile konuşmamıştık. Konuşsak bile bir şey hissediyor muydum ona karşı bunu bilmiyordum.

laylaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin