Tedirginlik içinde parmaklarımın çevresindeki o yumuşak etleri ısırmaya devam ettim.
Doğu'nun kapısının önünde duvara yaslanmış bir şekilde oturuyor ve doktorun içerden çıkmasını bekliyordum yaklaşık yarım saattir.
Doğu sinir krizi geçirmiş, sinir krizinin getirdiği etkiyle bayılmış ve yerde titremeye başlamıştı. Nefes almıyordu, gözleri gözlerime kilitlenmiş bir şey söylemek istiyor fakat konuşamıyordu. Çok korkmuş, ne yapacağımı bilememiştim... Çığlıklarla Nazan Teyze'yi çağırmıştım ve o sanki bu devamlı olan bir şeymiş gibi bir tepki vererek Doğu'ya müdahale etmişti. Devamında da doktor gelmişti zaten.
"Seninle tanışmadan önce her hafta mutlaka geçirirdi bu krizleri," Nazan Teyze'nin yanımdan gelen kısık sesini duyduğumda başımı ona doğru çevirdim.
"Doğu sinir hastası mı?" diye sordum o lafını bitirir bitirmez. Onun hakkında daha neler öğrenecektim?
Nazan Teyze ilk önce bir şey demeden başını sallasa da daha sonrasında "Sinir hastası," diyerek onayladı. "Sana bir şey yaptı mı?"
"Hayır," dedim. Bu yeni yeni aklıma dank ediyordu. Doğu o an kontrolünü kaybedip beni çok kötü dövebilir hatta bilinçsizce öldürebilirdi bile... Fakat her ne olursa olsun Doğu asla birisine el kaldırabilecek birine benzemiyordu. Özellikle bana zarar verebileceğini hiç düşünmemiştim çünkü gerçekten öyle birisi değildi o.
Bazen öküzlüğü tutsa da karıncayı bile incitemezdi.
"Daha önce zarar verdiği kişiler oldu mu?" diye sordum alacağım cevaptan korkarak. Aklımdan geçen şeylerin gerçekliğini duymaktan korkuyordum. Üstelik Doğu'nun zengin ve güçlü birisi olması aklıma yaptığı kötülükleri örtebileceğini de getiriyordu.
Nazan Teyze "Oldu," diyerek alevledi korkularımı. "Önceden çok kavga ederdi. Her hafta birisiyle dalaşırdı mutlaka. Bıçaklandığı bile oldu,"
"Peki ya o?" diye sordum, ona göstermek istemesem de bacaklarım titriyordu. "O hiç bıçakladı mı birilerini? Yani... Zarar verdi mi kimseye?"
Nazan Teyze'nin parkedeki bakışları gözlerime dayandı. Ona bakıyor, sergileyeceği hiçbir mimiği kaçırmak istemiyordum. Çünkü onda öyle bir tavır vardı ki sanki devlet sırrı saklıyorlarmış gibi temkinlilerdi, bense bu bakışlar arasında şu zamana kadar Allah'a emanet bu eve girip çıkmışım gibi hissediyordum.
Doğu gerçekten bana çok kötü şeyler yapabilirdi. Ben onunla o odada hep yalnızdım saatler boyu. Tamam; sinir krizi aniden insanın hücrelerine dayanan bir şey değildi fakat gerçekten Doğu'nun sinirini bozacak bir şey yapsaydım ben? Düşünmek dahi istemiyordum...
Nazan Teyze'den bir cevap bekliyordum fakat o hiçbir şey söylemiyordu. Bir şey söylemesi için onu uyaracağım sırada Doğu'nun odasının kapısı açıldı ve içerden Batuhan çıktı. Doğu'nun en yakın arkadaşı.
"Nazan Teyze aşağıdan Doğu'ya sargı bezi getirebilir misin? Omzu incinmiş," Batuhan elini kapıya yaslamış bize doğru bakıyordu. Gözleri bana döndüğünde ifadesiz yüzünün arkasında benden nasıl hoşlanmadığını görebiliyordum. Beni sevmiyordu.
Doğu'ya zarar verdiğimi düşünüyordu.
Nazan Teyze merdivenleri inmeye başlarken Doğu'yu görebilmek için kapının önüne doğru geldim. Batuhan'ın uzun boyu ve geniş omuzları yüzünden pek bir şey göremesem de arkası benim olduğum tarafa dönük bir şekilde doğrulduğunu, yüzünü de ellerinin arasına aldığını görmüştüm.
Odanın içine girmek için adımımı atacağım sırada Batuhan kolumu tuttu ve "Nereye?" diye sordu. "Giremezsin."
Önce kolumu tutan eline, sonra onun gözlerine baktım ve kolumu kendime çekerek "Çekil Batuhan," dedim kararlıca. "Onu görmem gerek."