Uykumun ve rüyamın en tatlı yerindeyken kapının önünden gelen adım ve konuşma sesleri suratımı buruşturmama ve bilincimin uyanmasına neden olmuştu.
Üşümüş koluma yorganı çekip yatakta diğer tarafa döndüğümde kapalı kapının arkasında adımlayan birisi olduğunu-ki bu Doğu'nun annesi Nermin Hanım'dı- fark ettim. Yine telefonda konuşuyordu. "Oğlum sen hasta mısın?" dedi gittikçe daha da yükseğe çıkan sesiyle. "Uyuyor kız. İkide bir arayıp durma. O uyanınca sana söyler zaten."
Telefonu kapatmış gibi cık cıklamış ve adım sesleriyle uzaklaşmıştı.
Yattığım oda havasız ve karanlıktı, saçım başım dağılmış ve leş gibi bir haldeydim. Karnımda da sırtıma doğru bir sancı vardı. Yutkunup yatakta toparlandığım sırada boğazımın kuruluğu yüzünden öksüresim gelmişti. Komodine uzanıp su şişesini elime aldım ve içtim.
Yatakta kaybolmuş telefonumu bulup saate baktığımda sabah 11 olduğunu gördüm. Doğu iki kere aramış birkaç tane de mesaj atmıştı.
Doğu: günaydın aşkım❤️ (06.55)
Doğu: uyandın mı bebeğim (07.43)
Doğu: aşkım uyanınca haber ver bana (09.00)
Doğu: telefonunu açsana İkra (09.36)
Doğu: aşkım (10.44)
İkra: günaydın aşkım
Mesajı attıktan bir dakika sonra Doğu aramaya başladı. Yatakta leş gibi bir haldeydim, sesim çıkar mıydı buna da emin değildim, ama telefonu açıp kulağıma götürdüm ve "Efendim Doğu?" dedim.
"Uyandın mı güzelim?"
Sesim kupkuru çıkıyordu. "Evet," dedim. "Günaydın."
"Günaydın aşkım," Bir yerde yürüyormuş gibi geliyordu sesi. "Normalde bu kadar uyumazdın. Merak ettim,"
Camdan dışarı baktım. "Hava kapalı," dedim. "Kapalı havalar uyutuyor. Sen napıyorsun?"
"Arazideyim aşkım, ölçüm ve test yapıyoruz," dedi.
"Kolay gelsin," dedim ve yataktan çıkmak için bacaklarımı uzattım. "Nasıl gidiyor? Yolunda mı her şey?"
"Pek iyi gitmiyor," Bunu bana söylemekten çekinir gibi bir tonda sesini değiştirdi, bu yüzden sıkıntılı gibiydi: "İşlerim birkaç gün daha uzayabilir."
"Neden?" diye sordum hemen gelmesini istediğimi belli eden bir ses tonuyla.
"Aşkım arazi sıkıntılı biraz," Sanki ayağıyla toprağı eşeliyormuş gibi sıkıntılı bir ses çıkarıyordu. "Pek içime sinmedi. Test yaptıracağım denizinde falan. Araziyi alıp elimizde kalsın istemiyorum, çok para döküyoruz buraya,"
Söylediklerine karşı kaşım çatılmıştı. "Denizinde ne gibi bir sıkıntı olabilir ki Doğu?"
Birkaç saniye duraksadıktan sonra "Çevreyi baya gezdim," dedi. "Oteli dikeceğimiz alanın gerisinde denize dökülen bir nehir var. Denizi pis, çevresinde de aşırı sinek oluyor nehir yüzünden. Nehir büyük olduğu için de akıntı fazla. İnsanların tercih edeceği bir yer değil anlayacağın, ölü yatırım yapmak istemiyorum,"
Çok ince elemiş ve sık dokumuş olduğu belliydi; Doğu böyleydi zaten. İşinde de her şeyde olduğu gibi çok titizdi. Attığı adımların bir kilometre sonrasını hesap ediyor ve öyle atıyordu; bu yüzden şu ana kadar hiç çukura düşmemiş tam tersine kariyeri boyunca basamakları birer birer tökezlemeden başarıyla çıkmıştı.