1 ay geçmişti.
Her şey bir çember halinde en başa dönmüştü yine: Doğu'yla Yozgat'taki evde, birbiriyle hiç konuşmayan, birbirine çok hasar vermiş iki düşman.
O sürekli işiyle, çizimleriyle, hesaplamalarıyla ilgileniyordu; ben ise mutfakta boş boş oturuyordum. Doğu ailesiyle kavga edip hepsi gittikten ve biz ikimiz yalnız kalalı tam bir ay geçmişti. Bu bir ay içinde hiç konuşmamış gibi bir şeydik.
Beni görmezden geliyordu, ben de onu. Bana düşman gibi bakıyordu, ben de ona. Ufacık bir sürtüşme yaşasak vahşi bir hayvan gibi saldıracak şekilde davranıyordu, ben de öyle.
Birkaç kere onunla konuşup kavga etme girişimim olmuştu ama Doğu tabiri caizse beni 'savıştırıyordu'. Kavga etmeye çalıştığım sırada söylediğimle ilgilenmiyor, başka bir şeye dikkatini veriyordu. Adeta günlerin geçmesi ve bebeğin bir an önce doğup ikimizin de ne yapacağına bakması için zaman dolduruyordu ve bu sürede kendini frenliyordu.
Çünkü içten içe bir barut gibi olduğunu biliyordum. Ettiğim ihaneti sindirememişti.
Sabaha kadar Whatsappta birileriyle konuşup online oluyordu, telefonla konuşma sesi de geliyordu, hiçbirini umursamıyordum çünkü içten içe beni kıskandırmak için yaptığını anlamıştım artık. Doğu adam gibi telefona bakan biri olmamasına rağmen telefonuna bir WhatsApp bildirimi geldiğinde başını eğip sırıtarak mesaja cevap verecek bir adam değildi. Onun karakterini biliyordum. Tek amacı beni sinir etmek, kıskandırmak, benden intikam almaktı ama bir işe yaramıyordu ve yaramayacaktı.
Hatta şuna da adım kadar emindim: Whatsappta geceleri online olup birisiyle mesajlaşmıyor, benimle olan eski konuşmalarını okuyordu. Ona 'aşkım' dediğim mesajların üstüne üstüne gidiyordu. Buna adım kadar emindim.
Ailesi Doğu'nun üstüne gelmeye devam ediyordu. Babası arayarak sürekli bir şeyler söylüyordu ve Doğu bu durumdan çok sıkılmış, bıkmış gibiydi. Kerem'e verdiği arsalar ağırına gidiyordu buna emindim. Bunlara sebep olduğum için de içten içe bana hala kızgın ve kırgındı.
Ben mutfakta vlog izleyip cookie-süt yerken mutfağa girdi. Onun gelmesiyle gerildim ama oturuşumu ve duruşumu değiştirmedim. Gözleri bir an cookieye takılı kalsa da bir şey demeden kendisine kahve makinesinden kahve aldı. Vlogtaki kız şöyle diyordu, o da bunu duymuştu: "Viyana'ya gelecekseniz mutlaka sevgilinizle ya da kocanızla gelin çünkü burası tek ya da arkadaşınızla geleceğiniz bir yer değil. Her yer çift dolu, her an her yerde evlenme teklifi görebilirsiniz, hatta alan bile siz olabilirsiniz! Burada sevgilinizle, eşinizle ve çocuğunuzla çok güzel aşk dolu bir tatil yapıp güzel anılar edinebilirsiniz."
Bu tarz şeyler söylüyordu kız.
Doğu hiçbir şey duymamış ve ben yokmuşum gibi kahvesini alıp mutfaktan çıktığında ben de vlog izlemeye dönmüştüm ama aklım onda kalmıştı.
Bu evden çıktığım bir gün olacak mıydı? Mutlaka olacaktı. Ama nasıl çıkacaktım? Onu düşünüyordum. Farklı yerlere gitmek, farklı yerler görmek, farklı şeyler yaşamak istiyordum... Heyecanlanmak istiyordum. Ama hepsinden önce çocuğumu asla ama asla Yozgat'ta doğurmak istemiyordum.
Yapacak bir şey olmadığı için mutfaktan çıkıp kaldığım odaya geldim ve yatağa girdim. Akşam saat 7 gibi bir şeydi. 11-12 olunca uyuyordum. Doğu ise hiç, tam anlamıyla hiç uyumuyordu. Ne zaman uyansam ayaktaydı. Gece üçte de uyansam, sabah yedide de, öğlen on ikide de mutlaka ayaktaydı. Hep çalışma odasında duruyor ve çizim yapıyordu. Kendini artık tamamen işine vermişti.
Yatağa girip yorganı üzerime çektim ve bir film açıp izledim telefondan. Bitince saat 21.00 olduğunu gördüm. Whatsappa girdim. Doğu yine onlinedı.