Kulağımdan kulaklıklarımı çıkartarak çantama koydum ve tezgahın arkasına geçerek önlüğümü giydim.
Akşam on ikiye kadar burada çalışmak gözümde öyle büyüyordu ki bir masanın altına saklanıp oradan çıkmak istemiyordum.
"İkra," Reyhan'ın bana seslendiğini duyunca başımı ona çevirdim. "Ben çıkıyorum."
"Tamam," dedim. "Kim var benden başka bu gece?"
"Ali, sen bir de Berivan." Çantasını askılıktan alıp koluna taktı. "Ben çıktım hadi. Görüşürüz,"
"Görüşürüz," dedim tezgahı düzenlemeye başlayarak. Düzenledikten sonra çantamdan bölümümün kitaplarını çıkartıp tezgahın üstüne koydum ve okuyarak tekrar etmeye başladım.
"Garson!" Bana seslenildiğini duyunca tezgahtan başımı kaldırıp sesin geldiği yöne baktım. Bakmak için harekete geçecektim ki benden önce Ali'nin oraya doğru ilerlediğini gördüm.
Siparişi alıp yanıma geldi. "İki tane çilekli limonata hazırlasana,"
Başımı sallayıp arkamı döndüm ve hazırlamak için malzemeleri çıkardım. Büyük bardaklara ezilmiş çilekleri koyup üstlerine limonu sıkıp dilimlerini bıraktım, nane yapraklarını da ekleyip şeker ilave ettim ve su dökerek karıştırmaya başladım.
Hazır olunca bardakları tepsiye koyup Ali'ye "Al," dedim. "Hazır."
Tepsiyi alıp müşterilere götürdükten sonra yeniden yanıma geldi. "Yorgun görünüyorsun," dedi yüzüme bakarak.
"Yorgunum ya," dedim başımı hafifçe sallayıp. "Okul-ev-iş... Yoruluyor insan."
"Aynen," diye onayladı. "Bir de final haftası anasını satayım."
"Final haftası ve benim bildiğim tek şey okuduğum bölümün adı." dedim. Derslere yarım yamalak girmiş, girdiğim derslerde de uyumuştum çoğu zaman. Öyle yorucu bir hayatım vardı ki ders dinlemeye mecalim kalmıyordu.
"Al benden de o kadar," Ali tezgahın önünden çekilip arka tarafına geçti. Benim gibi kitapları tezgahın üstündeydi. O da çalışmaya başladı.
Aynı üniversitede aynı bölümü okuyorduk. Çok yakın olmasak da aynı işte çalıştığımız için sık sık konuşma fırsatımız oluyordu.
Ali'nin dersleri benim derslerimden çok daha iyiydi. Benden çok çalıştığını söyleyemezdim fakat benden daha zeki olduğunu söyleyebilirdim. Sınavlardan bir saat önce beni çalıştırırdı, aldığım tüm notları neredeyse onun sayesinde almıştım.
Karşılığında defalarca kendisine içecek ısmarlatmıştı.
Yeni gelen siparişleri hazırlamaya başladım.
-
Saat dokuz olunca mekan sessizleşmeye başlamıştı. Ali işinin çıktığını söyleyip çıkmıştı, Berivan da tüm gün boyunca çok yorulduğunu söyleyip arkada biraz dinleneceğini söylemişti.
Onları idare etmek de bana kalmıştı.
Az önce aldığım çikolatalı milkshake siparişini hazırlayıp teslim etmek için tezgahın arkasından çıktım. Masaya bırakıp gülümseyerek "Afiyet olsun," dedim.
Tezgaha gitmek için arkamı döndüğümde duvara yaslanıp beni izleyen bir Doğu görmeyi ise kesinlikle beklemiyordum. Yüzümü buruşturup oraya doğru ilerledim ve tam karşısında durduğumda "Ne işin var burada?" diye sordum.
"Öğretmenimi görmeye gelmiş olamaz mıyım?" dedi, yine nefret ettiğim o gıcık karakteri üstündeydi.
"Çalışıyorum Doğu." dedim tezgahın arkasına geçerek. "Gerçekten seninle uğraşacak halim yok."