Bir an derin, çok rahatsız edici bir sessizlik oldu; sadece nefes seslerimiz ve duvardaki tik tak sesleri yankılandı. Ona doğru dönüp ifadesizliğinin arkasına gizlenmiş şeytani bakışlarına karşılık verdim.
Doğu salak değildi, bir şart ortaya koyarken bu şartın ne için olduğunu anlamayacak kadar ben de değildim; sol kaşımı havaya kaldırarak "Neymiş?" diye sordum.
Tehlikeli bakışlar atan gözlerine dikkatle baktığımda bu bakışlara aşikar olduğumu fark ettim, bu bakışları ilk gördüğüm o an, saniye aklımda dolandı; her şeyin başladığı o geceye geri döndü hatıralarım. Ben bitik bir haldeydim, babamın ölüm yıl dönümüydü; onu hiç görmediğim için ağlayarak içiyordum. Doğu ise o gece barda yumruk yumruğa kavga etmişti. Sebebini her ne kadar anımsamak istemesem de Doğu'nun ne kadar sinirli olduğunu hatırlıyordum; gözlerinden alev fışkırıyordu ve önüne kim gelmişse bakmadan dövmüştü. Ben pek umursamamış içkimi içmeye devam etmiştim, o bir viski almak için bara yaklaşınca da sandalyemi kaydırmış ve başka taraflara bakmaya çalışmıştım. Yanımdaki bar taburesine oturmuş o da içmeye başlamıştı, birbirimize her ne kadar bakmasak da çok irrite olmuştum; daha sonra benimle konuşmaya başladı. Kısa bir süre içinde onu gözyaşlarımı silerken, daha sonra kollarının arasında, bardaki odada kucağında dans ederken; çıplak bir şekilde yatağında bulmuştum. O gece kulağıma fısıldadığı kelimeler, herkesten saklayıp bana saçtığı onca sır, verdiği söz... Şu an bu odada o gece de bizimle birlikte nefes alıyordu sanki.
Bana doğru yavaş fakat temkinli adımlar atmasıyla burun buruna geldik. Hafif turuncu ışığın olduğu karanlıkta mavi renkli gözleri parlıyordu, pembeleşmiş güzel dudakları yaladıktan sonra derin bir nefes alarak konuşmaya başladı. "Babam kendi evinde aile içi bir yemek düzenliyor," dedi. "Yeni otelimizin açılışı için. Orada büyük ihtimal Büşra'yla beni evlendireceği hakkında konuşacak." Duyduğum kelimelerle göğsümden içeri bir ok saplanmasına rağmen tepkisizce söylediklerini dinlemeye devam ettim. "O yemeğe benimle katılmanı ve orada nişanlanmak istiyorum."
"Nişanlanmak?" diye sordum o konuşmasına devam edecekken çıkışarak. "Seninle evlenmeyeceğimi defalarca söyledim."
"Formalite icabı bir nişan," dedi, kabul etmemi çok istiyordu gözlerindeki ifade. "Büşra olayını başımdan defettikten sonra bittiğini söyleriz."
Gözlerime bakıyordu bir şey demem için fakat kısa bir süre hiçbir şey söylemedim.
Her sene tek bir stajyer alan şirket.
Derin bir nefes aldım, bir anda kafama bin bir yeni tilki yerleşmişti; ama bu teklif mantıklı geliyordu. Ailesinin önünde yalandan bir nişan yapıp stajyerliği kapardım, zaten hayatımda bir kere dışında bir daha asla göremeyeceğim insanlardı; hepsi ya Avrupa'da ya da Amerika'da yaşıyorlardı. Üstelik İzoğlu ailesi özel hayatlarını çok gizli tuttukları için adım da kimse tarafından duyulmazdı.
Hem de Doğu'yu şu Büşra denen lanetten uzaklaştırmış, yine kendi avuçlarımın arasında tutuyor olurdum.
Her açıdan karlı çıkabileceğim bir anlaşmaydı.
"Daha ağır bir şey istersin diye düşünmüştüm," dedim.
Bana bakmak için eğdiği kafasını gülerek yukarı kaldırdı ve boş duvarlara baktı. Yeniden gözlerime döndüğünde beni sinir edecek bir sırıtış sıfatındaydı. "Gördüğün gibi istemedim," dedi. "İstediğim şey gayet basit."
İzoğlu Holding'in stajyerliği... Bunun için kesinlikle Doğu ne istiyorsa yapacaktım. Kibirle karşıma dikilen Hülya, o kadar çalışmasına rağmen kimin daha üstün olduğunu görecekti; sevdiğim adamı kapmış olsa bile hayalindeki o birinciliğin sahibi ben olacaktım. Üstelik İzoğlu Holding stajyerliği görmüş bir mühendis olarak iş hayatına çok daha büyük kulaçlarla atılacaktım.