Sabah herkesten önce, saat 07:16'da uyanmıştım.
Gece geç uyumama rağmen erkenden kalkmıştım. Huzursuz ve mutsuzdum bu da insanı uyutmuyordu. Ben de uyuyamıyordum bu yüzden.
Yataktan çıkıp elimi yüzümü yıkadım, dişlerimi fırçaladım ve göbeğime krem sürerek mutfağa geldim. Büyük bir bardağa süt koyup yanına cookie tabağını çektim ve yemeye başladım.
Dün gece uyuyana kadar yaptığım şeyi yapıp Whatsapp'a girdim ve Doğu online mı diye baktım ve evet, Doğu yine onlinedı. Gece üçe kadar Whatsappta birisiyle konuşmuştu ve şimdi yine online birisiyle konuşuyordu. Sabahın yedisinde kiminle konuşuyor olabilirdi bilmiyordum ama bu durum hiç hoşuma gitmiyordu.
Omuz silkip Youtube'a girdim ve makyaj videosu izlemeye başladım. Bir yandan cookiemi yiyip sütümü içiyordum ve Doğu'yu düşünmemeye çalışıyordum. Çünkü biz artık onunla birbirine sürtüşen inatlar değil farklı kutupları seçmiş iki düşmandık. En azından ben öyleydim. Bu durumda Doğu'nun beni, benim de Doğu gibi vahşi bir canavarı kabullenmemin hiçbir imkanı ve yolu yoktu.
Bir daha Whatsappa girip Doğu online mı diye bakmayacaktım çünkü onun ne yaptığı beni ilgilendirmiyordu.
Mutfak kapısının açılmasıyla içeri Batı girdi ve "Günaydın İkra abla," dedi.
Benden büyük birinin bana abla demesi garip hissettiriyor olsa da "Günaydın." dedim.
Kendisine bir kahve hazırlarken "Doğu abiden haberin var mı?" diye sordu. "Babam aramış ama ulaşamamış."
Whatsappta sabaha kadar kiminle konuşuyorsa ona sor.
"Yok," dedim. "Neden arıyormuş ki baban?"
Omuz silkti. "İşle alakalı bir şey soracaktır muhtemelen."
Başımı salladım. "Ben de en son dün konuştum. Haberim yok."
Cookieyi yemeye devam ettim. Kahvesini alıp karşıma oturdu. Bir süre havadan sudan sohbet ettikten sonra "Abimle nasıl tanıştınız?" diye sordu.
Bu bir an beni duraksattı çünkü ne cevap vereceğimi bilemiyordum. Bir barda aniden tanışıp birlikte olduk diyemeyeceğim için "Bir arkadaş vasıtasıyla." dedim.
Kaşını çattı. "Kim?" dedi.
Tek ortak arkadaşımız olduğu için "Bizim bölümden, Ebubekir diye bir çocuk," dedim.
"Ebubekir'i tanıyorum," dedi. Sonra önüne dönüp eline baktı. "Garip."
"Ne garip?"
"Abimin bir kızı bu kadar çok seveceğini düşünmezdim hiç," dedi. Şimdi bana bakıyordu. "Eminim Büşra abla olaylarını biliyorsundur."
Suratımı buruşturdum. "Biliyorum," dedim.
"Ben kendimi bildim bileli abim okulu bitirince Büşra abla ile evlenecekti," dedi. "Hep böyle büyüdük. Büşra abla abime çok aşıktı." Duraksadı. "Ama abim sana daha çok aşıkmış."
Söylediklerine tepkisizce kaldıktan sonra "Nasip," dedim. "Nasipten öte yol yok."
"Öyle," dedi Batı. "Büşra ablaya yazık oldu ama."
Sakin kalmak zorundayım.
Gülümseyerek "Neden yazık olsun ki Batı?" dedim. İğneli bir ses tonu kullanıyordum. "Genç ve güzel bir kız Büşra. Ailesi zengin. İstediği her şeye sahip. Arkasında ailesi var." Duraksadım. "Eğer gözünü Doğu'dan çekseydi Doğu'dan bin kat iyi birisiyle çoktan tanışmıştı bile. Ama o kendisine zulmediyor," Nefes aldım. "Evli ve çocuklu bir adama karşı hala umut beslemek kendisine saygısızlık."