"Merhaba Nazan Teyze," dedim içeri girer girmez. "Nasılsın?"
"İkra, hoş geldin kızım," Nazan Teyze güler yüzüyle beni karşıladı her zaman olduğu gibi. "Aç mısın?"
"Yok, değilim," Ben de gülümsedim çünkü onun o güler yüzünü görüp karşılık vermemek imkansızdı. "Doğu müsait mi?"
"Müsait müsait," dedi. "Salonda. Seni bekliyor."
Yeniden gülümseyip salona doğru ilerledim. Ev o kadar büyüktü ve mimarisi o derece karmaşık bir yapıdaydı ki defalarca bu salona girmiş olmama rağmen yine de bazen bulamayacak gibi oluyordum.
Salondan içeri girdiğimde Doğu'nun evin bahçesine bakan kapının önünde arkası dönük bir şekilde durduğunu gördüm. Her zaman olduğu gibi yine tişörtsüzdü. Eli eşofmanının cebinde bahçedeki küçük kedi yavrularını seyrediyordu.
Fakat yalnız değildi. Koltukta oturan takım elbiseli bir adamla konuşuyordu, beni fark etmemişlerdi.
"Eğer Arslan Holding önümüze çıkmaya çalışırsa hiç çekinme, gerekeni yap," dedi Doğu korkutucu derece keskin bir sesle. Bu Arslan Holding'in adını defalarca duymuştum. Aralarında bir sıkıntı olmalıydı.
"Ben de öyle düşünüyorum," Koltukta oturan adam sigara yakmak için önündeki paketten bir dal çıkardı. "Fakat karşılık vereceklerdir. Onları fazla hafife alıyorsun,"
Doğu adam lafını biter bitimez konuşarak "Kimseyi hafife aldığım yok," diyerek susturdu onu.
"Baban tüm ihaleleri böyle kazandığını bilse seni ne yapar biliyor musun?" diye sordu takım elbiseli adam, fakat söylediği bir soru cümlesinden çok bir uyarı gibiydi. "Kendine çeki düzen vermen gerekiyor."
"Kendime çeki düzen vermeme gerek yok. Her şey kontrolüm altında. Biraz rahat olun," Doğu bunları konuşup durmaktan sıkılmış gibi oflayarak arkasını döndü ve döner dönmez gözleri gözlerimi buldu. Durgun ifadesi yerine dudaklarında var ve yok arası bir tebessüm oluşurken "İkra," diye konuştu bana doğru yürüyerek. "Hoş geldin."
Doğu'nun beni fark etmesiyle takım elbiseli adam da bana baktı.
Doğu önümde durunca "Ne zaman geldin?" diye sordu.
"Şey..." diye çekingen bir tavırda ikisinin de duyabileceği şekilde mırıldandım. "Şimdi geldim. Konuşmanızı bölmek istemedim." Duraksadım. "Siz devam edin lütfen. Ben yukardayım,"
Salondan çıkmak için harekete geçecektim ki Doğu kolumu yakalayıp beni durdurdu. "İşimiz bitti. Necati şimdi gidiyordu zaten,"
Adının Necati olduğunu öğrendiğim adam Doğu'yu ve beni dikkatle süzüp oturduğu yerden kalktı. "Şartları yarın sabah mail atarım," dedi buraya doğru yürüyerek. "Görüşürüz Doğu."
Doğu sessiz kalırken adam önce salondan, sonra evden çıktı.
"Aç mısın?"
"Değilim," dedim. "Acelem var. Aslında dersi bugün on dakika erken bitirsek olur mu diye soracaktım sana."
"Neden?" diye sordu kaşlarını çatarak.
Aslında gerçek sebebi ona artık tam bir saat boyunca katlanamıyor oluşumdu.
Doğu yirmi yedi yaşında, İzoğlu Holding'in varisiydi. Bana beslediği hisler yüzünden matematik dersleri alıyordu. Güya üniversite sınavına girecek, iyi bir bölüm kazanıp kendini geliştirecekti cart curt... Böyle bir şey yoktu. Bana aşıktı. Beni istediği zaman görebilmek, vakit geçirebilmek içindi tüm bu uğraşı.