Kalp atışlarım kulağımın içinde zonklamaya devam ederken komodinin üstünde gördüğüm telefonu elime aldım. Doğu tabii ki kısa bir süre içinde bu telefonun yokluğunu fark edecekti, öyle ki gelip benden alacaktı da; fakat ben bu süre içinde evime gönderilmiş bu kutuyla bir alakası var mı yok mu bu telefon sayesinde öğrenebilirdim.
Telefonun ekranını parlatmak için kilit tuşuna bastım. Karanlıkta güçlü ışık her yeri aydınlatırken gözümü aldı, gözlerimi kısıp zar zor alışabildim ışığa. Ekran parlaklığını biraz kısıp yatağımın üstüne oturdum.
Arka planında her zaman gördüğüm fotoğraf vardı. Ben ve Doğu sahildeydik, Doğu bize dondurma almıştı. Ben elimde tutup ekrana boş boş bakarken aniden yakalamıştı bu kareyi.
Yüzümü buruşturdum ve ekranı kaydırarak şifrenin ne olabileceğini düşünmeye başladım. Aslında bir kere Doğu yazarken şifrenin başlangıcını görmüştüm, 1405ti... Biraz düşününce Doğu'nun 14 Mayıs 1994 doğumlu olduğunu hatırladım ve şifreyi kırmak da zor olmadı.
Bir insan neden telefonunun şifresini doğum günü koyardı ki? Sevdiği bir insan, sevdiği bir insanın doğum tarihi, önemli bir gün, en sevdiği albümün çıkış günü...
Doğu'dan her ne kadar nefret edersem edeyim tabii ki ilk yaptığım şey beni telefonuna ne olarak kaydettiğine bakmak oldu.
Whatsappa girip profil fotoğrafımı buldum ve gözlerimi kocaman açarak isme odaklandım... Fakat kuru bir 'eyşan'dan daha fazlasını bekliyordum tabii ki.
Eyşan benim ikinci adımdı. Ezel yüzünden herkes tarafından kötü algılanıyordu ve hakaret olarak kullanılıyordu, ben de bu lanet ismin ceremesini sürekli çekiyordum... Doğu da birkaç kere adımın Eyşan olduğuna gönderme yapmıştı, ben de sırf onu sinirlendirip loserlığını yüzüne vurmak için "Efendim Cengiz?" demiştim gıcık bir sesle Ezel dizisindeki karakterlere gönderme yaparak.
Çok bozulmuştu.
Whatsappından çıkıp galerisine girdim ve hemen tüm fotoğraflara bakmaya başladım. Sürekli köpek fotoğrafları vardı, köpeklere aşıktı, çok seviyordu; bense köpekkerden pek haz etmediğim için sürekli beni o küçük canlılardan korumak zorunda kalıyordu.
Hayvanları seviyor fakat onlara asla dokunamıyordum.
Galerisinde hep kendi fotoğraflarımı gördüm ve bu şaşırdığım bir şey değildi. Yemek yerken, saçımı toplarken, sokakta yürürken, kafede çalışırken, onun odasında makyaj yaparken... Her yer benim fotoğrafların doluydu. Galerisinde başka hiçbir şeye rastlamadım.
Zaten Batuhan ve ben haricinde tek tük insanla konuşmuştu.
Gözümden kaçan bir şey var mı diye kontrol etmek için yeniden galerisine girdim. Fotoğraflara göz attım, videolara da baktım.
Olmadığına tam kanaat getirecektim ki en altta adı İkra olan bir dosya gördüm. Hemen dosyanın üstüne tıklayıp bekledim fakaf şifre istiyordu.
Dosya şifreliydi.
Doğum tarihimi, beni ilk gördüğü zamanı, kendi doğum tarihini, her şeyi... Her şeyi denedim fakat dosya asla açılmadı. Bu şifreyi bulup dosyayı acilen açmam gerekiyordu çünkü içinde ne olduğunu görmem şarttı; zaten çektiği ve ona gönderilen tüm fotoğraflarım fotoğraf galerisindeyi. Bu dosyada fazladan ne olabilirdi ki?
Kesinlikle birlikte olduğumuz günlere dair videolar ve fotoğraflar vardı. Benim çektiğim.
Yatağımda geriye uzanıp defalarca farklı şekillerde denedim şifreyi. Olmuyordu.