Hiç olmasını istemediğim olaylar başıma gelmeye devam ediyordu.
Tren raylarında hiç tren gelmeyecekmiş gibi oturmamın cezasını çekiyor gibi hissetmeye başlamıştım. Öncelikle çok iyi olması gereken derslerim rezaletti-çünkü ders çalışmaya vaktim yoktu-, ortalamam dört üzerinden iki nokta birdi, çalıştığım kafede iş olmadığından patron maaşları bir hafta ertelemek zorunda kalmıştı, arkadaşlarımla kavgalıydım, aşk hayatım zaten yoktu.
Hayatımdaki her şeyi gerekirse on yedinci plana alıp derslerime odaklanmam gerekiyordu. İyi bir üniversitede iyi bir bölüm okumak artık hiçbir şeydi, bunu biliyordum; yüksek ortalamayla güçlü ve kendini geliştirmiş bir kadın olarak iş hayatına atılmalı ve elde edeceğim her şeyi de böyle elde etmeliydim.
Fakat başıma öyle olaylar geliyordu ki bunu gün geçtikçe zorlaşıyordu. Kendimi tutmam gereken yerlerde kendimi tutamıyordum. Kendi canımı yakarken çevremde beni düşünen insanların da canını yakıyordum. Üzmemem gereken kişileri üzüyordum.
Bazen bile bile yapıyordum bunu.
Buğra'yla biraz konuşmaya vaktim olmuştu. Beni tam anlamıyla arkadaş olarak görmüyordu; gözlerinde bana bakarken arkadaştan öte bir şeyler mutlaka vardı, bunu görebiliyordum. Sadece biraz çekingen olduğu ve ilişki işlerinde tarağı olmadığı için bana adımlayamıyordu.
Kenardan bana baktığını hissetmiş, o bakışları defalarca yakalamıştım. Her yakaladığımda da o gözleri nasıl kaçırdığını gördüm.
Buğra'yla çok ciddi düşünebiliyor, onu hayatımda istiyordum; fakat kısa bir süre önce bile isteye Doğu'yla ne yaptığım aklıma gelince kendimden tiksiniyor, kendimi Buğra'nın yanına yakıştıramıyordum.
O günü hatırladıkça soğuk soğuk terlemeye başlıyordum. Midem bulanıyordu, kusacak gibi oluyordum; ayakta duramıyordum ani giren başağrısı yüzünden.
Zaten o günden sonra Doğu da pek yoluma çıkmamaya başlamıştı; ne kadar kampüs çıkışında Necati'yi, yakın arkadaşı Batuhan'ı görmüş olsam da kendisinden ses seda yoktu. Ne bir kere aramış, ne de mesaj atmıştı.
Bana olan aşkına asla inanmamıştım zaten. Sarhoş olduğum o gece ilkimi onunla yaşamam yüzünden beni takıntı haline getirmişti, yeniden istediğini alınca o abarttığı aşkın içinin boş olduğunu anlamış ve sonunda salmıştı beni.
Kullanılmış mıydım? Bilmiyordum.
Doğu her ne kadar görmek istemediğim bir insan olsa da bir saatlik ders için önüme neredeyse servet seriyordu. O paraya göre hayatımı şekillendirmeye başlamıştım fakat iki haftadır öyle bir meblağ hesabıma yatmadığı ve patronun da para vermediğini hesap edersek iflasın eşiğindeydim.
Bunca olay arasından tek beni rahatlatan şey Doğu'nun hayatımdan çıkmış olmasıydı.
Böyle iğrenç bir şekilde olsa da...
Otobüste tutunduğum sarı demirlere daha sıkı sarılıp iğrenç düşüncelerimi dağıttım. Kötü hissetmek istemiyordum.
Bunun için düşünmemem gerekiyordu.
İneceğim durağa geldiğimde dur düğmesine basıp otobüsten indim. İşe gitmeden önce üç saat boşluğum vardı; ben de bu sürenin yarısını uyuyarak, diğer yarısını ders çalışarak geçirecektim.
Annem ya da babam yoktu. Babam, asker olduğu için Hakkari'de şehit düşmüştü. Annem de onun üzüntüsüne ben doğduktan yirmi beş gün sonra vefat etmiş, bedeni güçsüz düşmüş.