Kerem'in telefonunu alıp kendi kaldığım odaya geçmiş, telefonu camın önüne koyup denizi izlemeye başlamıştım yine. Doğu onu aramamı bekliyordu, Kerem'le anlaşma yapmışlardı; doğrusu ben de Kerem'le bir anlaşma yapmıştım. Bana yüklü miktarda parayı eğer bugün Doğu ile konuşursam vermeyi kabul etmişti.
Bu zaten Kerem'in değil Doğu'nun parasıydı. Doğu'nun ihaleden çekilmesinin taahhüt bedeli olarak Kerem'e yatırılan bir para olacaktı.
Doğu ile asla konuşmak istemiyor olsam da ondan kaçamayacağımı, bir gün bu konuşmayı mutlaka yapmak zorunda kalacağımı biliyordum. Bu yüzden bunu ertelemek istememiştim. Bir gün Doğu mutlaka yeniden karşıma çıkacak, oğlunun hesabını soracak, onu yanında isteyecek, benimle olan hesabını mutlaka görecekti. Bundan ben kaçsam da Doğu kaçtığım an karşımda duracaktı. Kaçmanın bir anlamı ve mantığı yoktu, beni daha da korkunç bir yere sürükleyecekti sadece.
Daha fazla düşünmeden Doğu'yu arayıp telefonu kulağıma götürdüm. Onun sesini duyacağım, onunla konuşacağım, birbirimize hesap vereceğimizi bildiğim için boğazımda bir kuruluk ve yüreğimde bir gümbürtü oluşmuştu. Telefon çalarken kendi kulaklarımın ve yüreğimin gümbürtüsünden hiçbir şey duyamaz hale gelmiştim, ama Doğu'nun telefonu açıp "İkra?" diye adımı söylemesi gözlerimi sımsıkı kapatmama neden oldu.
Midem bulanıyor.
Birkaç saniye bir şey demeden dursam da Doğu adımı yineleyince cevap vermek zorunda olduğumu biliyordum. Bi nefes alarak "Söyle ne söyleyeceksen," dedim buz gibi çıkarmaya çalıştığım bir sesle. "Dinliyorum."
Neredeyse bir ay sonra konuşuyorduk.
Doğu heyecanlı, telaşlı, sinirli, öfkeli, kırgın, üzgün, çaresiz, mutsuz, sert sesiyle konuşmaya başladı.
"Neredesin?" diye sordu öncelikle.
"Sence buna cevap verir miyim?"
"İsteyerek gitmediğini biliyorum."
'Hah' dercesine bir ses bıraktım eğlenceden uzak bir gülüşle. "Asıl isteyerek burada olduğumu biliyorsun," dedim.
"Yalan söyleme bana," dedi. "Seni tehdit mi ediyor o orospu çocuğu?"
"Kimsenin beni tehdit ettiği falan yok. Buradayım çünkü burada olmak istiyorum. Kendi verdiğim bir karar."
Doğu birkaç saniye sessiz kalsa da sonrasında konuştu. "Bunu yapmanın amacı neydi İkra?" dedi sinirini yatıştırmayı beceremeyerek. "Bana böyle bir kazık atmanın sebebi?"
Üzüldüğü belliydi.
"Ne olduğunu biliyorsun," dedim. "Sen korkunç bir insansın. Bana, insanlara hep korkunç şeyler yaptın. Birisini bile bıçakladın, belki de öldürdün," Duraksadım çünkü söylediklerim bana ağır geliyordu. "Sonra üstünü örttün belki de. Bir aileyi dağıttın."
"Bunu sana o orospu evladı mı söylüyor?" dedi lafımı keserek sert bir sesle. "Bana iftira atarak seni dolduruyor. Sen de bu oyuna geliyorsun. Aptal gibi bebeğinin babasını bu yüzden harcıyorsun."
"Bak," diye lafa girdim hemen. Sinirlenmiştim. "Beni manipüle etme. Bebeği de bu işin içine katma," Duraksadım. "Hem sen bu bebeğin babası falan değilsin. Sadece biyolojik olarak babasısın. Aranızda başka hiçbir bağ yok."
Doğu söylediklerimi dinledikten sonra güldü. Sinirden gülüyordu. "Hadi ya?" diye konuştu. "Buna sen mi karar veriyorsun?"
"Evet," dedim dik bir sesle. "Bu sadece benim çocuğum. Sen de benim çocuğumdan ve benden uzak duracaksın. Anladın mı beni?"