Batuhan suratıma bir cevap bekliyormuş gibi bakıyordu.
Ben ise duyduğum şeylere şaşırmış, kendimden çok, Batuhan ve Doğu'nun arasında gerilmiş olan halat hakkında düşünüyordum. Bu lafı söyleyen kişinin Batuhan olması gerçek miydi yoksa zihnim bana oyun mu oynuyordu? Benim bildiğim kadarıyla Batuhan, Doğu'nun 'kardeşim' dediği birisiydi. En yakın arkadaşıydı. Bu hayatta güvendiği tek dostuydu. Şimdi nasıl oluyordu da bu kadar güçlü bir bağ, karşıma geçip, beni can dostunun düşmanına teslim edeceğini söylüyordu?
"Ne diyorsun Batuhan?" diye sordum, belki duyduğum şeyin zihnimde bıraktığı şok etkisi, belki de gerçekten yanlış duymuş olma ihtimalim birbiriyle çarpıştı.
Yanlış duymuş olmayı isterdim çünkü Doğu'nun böyle birisine kardeşim dediğini düşünmek istemiyorum.
"Dediğimi duydun," dedi. Dik dik bakıyordu. "Doğu'nun yanında olmak istemediğini biliyorum. O seni zorla burada tutuyor. Sen de onu kullanıyorsun."
"Sana inanamıyorum," diye mırıldandım. Ne kadar şaşırdığım, Doğu adına da olsa nasıl bir hayalkırıklığı yaşadığım yüzümden okunuyor olmalıydı.
"Neden?" dedi pişkin bir şekilde.
Ona doğru birkaç adım attım. "Doğu sana kardeşim diyor," dedim. "Sana güveniyor. Senin için her şeyi yapar. Peki ya sen?" Duraksayıp bir tepki vermesini bekledim ama bana düşmanına bakar gibi bakıyordu. "Senin bu yaptığın bir insana yapılacak en büyük ihanet."
"Doğu benim kardeşim." Çok net bir şekilde konuşup o da bana doğru adımladı. "O yüzden onu senin gibi bir kızdan korumak istiyorum. Ben senin nasıl bir insan olduğunu, ne boklar yediğini biliyorum; Doğu da biliyor. Sakın kendini düşündüğün kadar akıllı zannetme," Gözlerini keskinleştirmiş, kendisini dikleştirmiş, adeta eline bıçak verseler beni bıçaklayacakmış gibi konuşuyordu.
"Ne saçmalıyorsun?"
"Bak." Lafımı bitirir bitirmez konuştu ve yine üstüme yürüdü. "Doğu'nun imkanlarını gönlünce kullanıp ondan istediğin her şeyi aldın. Değil mi? Aldığını sanıyorsun. Gerçek bu değil. Doğu her şeyi sana bile isteye verdi," Duraksayıp eğlenceden uzak, bu onun canını sıkıyormuş gibi bir gülüş takındı. "Hatta bu oyunların hepsini Doğu kurdu. Seni tuzağına düşürdü. Defalarca." Sustuğu an benim bir şeyler söylememi bekledi ama ben üst üste uğradığım şoklar yüzünden donmuş kalmıştım. Batuhan bana neler söylüyor, beni neler hakkında bilgilendiriyor, uyarıyor, durduruyordu böyle? "Ama bu iş artık çığrından çıkmaya başladı. Doğu seni elde edebilmek için işlediği suçların farkında değil. Eğer böyle giderse sana olan aşkı onun sonu olacak."
Boğazımda dev bir yumru oluşmuştu.
Bunca zaman bunca şeyin zaten farkındaydım; Doğu'ya sorular sorup her geçiştirildiğimde benim hakkımda bin tane dolabın döndüğü ve Doğu'nun bu dolapları kendi istediği şekilde açıp-kapattığını biliyordum. Doğu'nun benim hakkımda, benim bilmediğim bir sürü şey yaptığını da biliyordum. Ama nedense şimdi bunları en yakınından duymak, uyarılmak, gözümün önünde canlanması beni dehşete düşürmüştü.
"Doğu ne yaptı?" diye sordum korkak, kendiliğinden konuşan bir sesle.
Burnundan bir nefes verdi. "Çok yanlış bir şey yaptı."
"Ne?"
"Ben söyleyemem."
Yüzündeki ifadeye baktım. Sanki 'bu iş beni aşar' gibi bir şey vardı yüzünde, saklamak zorundaydı, ama söylemeyi çok istiyor ve açık açık beni uyarıyor gibiydi.