Sabahın altı buçuğuydu ve bu saatte Doğu'yla bağıra bağıra kavga ediyorduk.
Doruk tüm gece ne kendisi uyumuş ne de bizi uyutmuştu. Diş çıkardığı için öyle bir ağlıyordu ki artık bu ağlama sesi beynimi zonklatıyordu. Doğu'nun da benim de gözaltılarımız mosmordu. İkimiz de tüm gece bir saniye dahi uyku uyumadan Doruk'u susturmaya çalışmış ama becerememiştik. Tek sustuğu an emdiği andı onda da saniyede bir kafasını çekip ağlamaya devam ediyordu.
Beynim öyle bir ağrıyor ki buna katlanamıyorum artık.
Kavga etme sebebimiz ise bambaşkaydı.
Bu akşam Fener'in maçı olduğu için Doğu bey arkadaşlarıyla Fener'in maçını izlemeye gidecekti dışarı. Ama Cansu ve Pelin dışarı çıkma planı yapmıştı ve beni de çağırıyorlardı. Doğu neredeyse her hafta arkadaşlarıyla maç izlemeye gidiyordu ama ben bir kere dışarı çıkmak istediğimde sorun yapıyordu. 'Kesinlikle gidemezsin'i öyle bir haykırıyordu ki bir yandan Doruk'un ağlayışları, diğer yandan Doğu'nun bana emretmesi beynime birisi çekiçle vuruyormuş hissiyatı veriyordu. Dayanamıyordum. Artık dayanamıyordum ve yere yığılacak gibiydim.
"Konu kendi zevklerin olduğunda hiç vazgeçemiyorsun ama değil mi?" diye bağırdım onun yüzüne kucağımda Doruk varken. Ağlamaya devam ediyor ve kesinlikle, bir saniye dahi susmuyordu. "Bencil şerefsizin tekisin!"
"Sus artık İkra!" dedi Doğu karşılık vererek. Kaçıyordu ama peşinden gidiyordum.
"Niye susacakmışım?" İçimde biriken öfke o kadar şiddetliydi ki kendime hakim olamıyordum. Hem dilimle hem elimle onu öldürmek istiyordum. "Kendine her şeyi layık görüyorsun. Maç izlemeyi, gezmeyi, çalışmayı. Bana layık gördüğün tek şey ev hapsi!"
Doğu kaçmayı keserek bana döndü. Tam karşımda duruyordu. "Kendime bir şeyi layık gördüğüm falan yok," dedi. "Seni rahat yaşatmak için götümü yırttığımı görmüyor musun?"
"Senden bunu isteyen mi oldu?" dedim. "Bu akşam gideceğim o kulübe."
"Gitmeyeceksin." dedi üzerime bir adım atarak. O kadar sert bakıyor ve sert konuşuyordu ki.
"Gideceğim." dedim. Dik duruyordum ama kolumdaki Doruk öyle bir ağlıyordu ki sinirden uzun bir çığlık atmamak için kendimi zor zapt ediyordum. "Kendi kararlarımı ben veririm!"
"İkra, bak beni tanıyorsun," dedi çok sert bir şekilde. "Beni çıldırtma!"
"Sen beni çıldırtma asıl!" dedim az öncekinden daha yüksek bir ses kullanarak. "Ya boğulduğumu görmüyor musun? Ne olur şu kavgayı çıkarmayıp tamam bir kere de senin istediğin olsun desen!"
Üzerime yine bir adım attığında düşecek gibi oldum. "İstediğin adam gibi bir şey olsa eyvallah," dedi. Sesi benimkisinden alçak ama öyle keskin bir tondaydı ki artık hem sinirden hem de bana karşı bu tavrından gözlerim doluyordu. Sinirden mi yaşadığım bu hayatın ezikliğinden mi bilmiyordum. "Karımı bir gece kulübüne gönderir miyim sanıyorsun?"
"Ya insanlar eğlenmeye gidemez mi!" dedim ona karşılık vererek. "Hem yanımda arkadaşlarım olacak!"
"Orasının bir eğlence yeri olmadığını çok iyi biliyorsun," dedi. İşaret parmağını tehdit edercesine üzerime sallıyordu. "Başka yere gitmek istesen anlarım. Ama gece kulübüne gidemezsin!"
"Orası bir eğlence mekanı Doğu," dedim. "Ve düşündüğün gibi her eğlence mekanında sikiş dönmek zorunda değil!"
Bu söylediğim sinirini bozmuş bir şekilde suratında sarkastik bir gülümseme oluşturdu. "Hadi ya?" dedi birazdan öfkeden patlayacakmış gibi bir eğlenceyle. "Sen bizim ilk nerede tanışıp sikiştiğimizi unuttun herhalde?"