Doğu'yla gün içinde biraz biraz konuşmaya, atışmaya, hafif kavgalar etmeye devam etsek de günler akıp gidiyordu. Artık göbeğim yüzünden yerimden çok fazla hareket edemeyecek duruma gelmiştim. Oturmak, kalkmak, bir şeyler yapmak zorlaşmıştı. Doğu da bana bu konuda yardım ediyordu. Yatmama, uzanmama, yastığımın düzelmesine, üstüme yorgan örtmeme, çorap giymeme, giyinmeme... Bakıcım gibi davranıyordu.
Biraz toparlamıştı çünkü onun iyi beslenmesini sağlamıştım. Ona her gün yemekler hazırlamış, yemeyeceğini söylediği zamanlarda bile zorla yedirmiştim. Hatta bir kere çok çalışması gereken günde tepsiye hazırlayıp çalışma odasına götürmüştüm ve beraber yemiştik. Onunla kahvaltı ve yemek yeme düzenimiz oturtmuştu.
Ama hala çok çalışmaya devam ediyordu.
Ben de evin içinde vlog, televizyon programları -özellikle Müge Anlı-, dizi izlemekten bıkmıştım artık. Televizyon izlemek ve Doğu'nun telefonunu karıştırmak harici yaptığım hiçbir şey yoktu. Telefonuyla çok ilgilenmiyor işlerini bilgisayardan hallediyordu Doğu bu yüzden telefonu tüm gün benim elimde duruyordu.
Birkaç kere dışarı çıkıp Yozgat'ı gezmiştik ama öyle bir yerdi ki resmen gezilecek hiçbir yer yoktu. Bomboş tarlaların arasında gidip gelmiştik. Sadece küçük bir merkezi vardı oraya uğrayıp KFC yemek istemiştim ama Doğu Yozgat'ta KFC olmadığını söylemişti. Bir süre sinirden güldükten sonra Burger King yemiştik. Birkaç tane mağaza bakıp bir parkta yürüyüş yapıp eve dönmüştük. Doğu o sürede benimle neredeyse hiç konuşmamış sadece bir aktivite yapıyor olmak için beni dışarı çıkartmıştı.
Doğuma kadar yine çıkartacağının da sözünü vermişti.
Mutfakta biraz cookie ve süt yedikten sonra oflayarak ayağa kalktım ve Doğu'nun odasına doğru adımladım. Sıkılmıştım. Yürümekte zorluk çektiğim için yavaş yavaş gidiyordum.
Odanın içine girdiğimde gözünde gözlük, elinde cetvel ve kalem, hesap makinesinin tuşlarına basarak hesap yapıyordu. Geldiğimi görünce başını kaldırıp bana baktı.
"Ne yapıyorsun?" diye sordum. "Sıkıldım. Dışarı çıkalım."
Yeniden hesaplamalarına dönerken "Bunu yetiştirmem gerekiyor," dedi. "Biraz beklersen çıkarız."
Dışarı çıkacağımızı duyduğum için mutlu olmuştum. Her nerede olursa olsun evden çıkıp hava almak o kadar iyi geliyordu ki...
"Sana yardım edebilirim," dedim masasına doğru ilerleyip yaslanırken.
Güldü. "Nasıl edecekmişsin?"
Gülüşüne sinirlendiğim için kaşlarımı çattım. "Sen benim inşaat mühendisliği okuduğumu unuttun galiba?" dedim. Doğrusu okulla alakalı hiçbir şey yapmayalı o kadar zaman olmuştu ki unutması normaldi. "Hesaplamaları ben de yapabilirim."
Suratıma bakıp sinirlenmiş olmamdan eğlendi. Sonrasında yanında duran dört, beş tane kağıdı bana uzattı ve "Tamam o zaman," dedi. "Bunların hesaplanması gerekiyor."
İşlemlere baktım. Yapabileceğim tarzda şeylerdi, yapamadığım yerde de ya Doğu'ya sorarak yardım alır ya da üzerine yıkardım zaten.
Elime bir kalem alıp hesap makinesini kendime çektim ve Doğu'nun oturduğu sandalyeye ayağımla vurdum.
Başını kaldırıp bana baktığında "Kalk da ben oturayım!" dedim.
Yerinden kalktı ve masasına oturdum. O ayakta çizimlerine devam ederken ben elimde hesap makinesi ve kalemle işlemleri çözmeye başladım. Gayet de hepsini yapabiliyordum. Hiçbir şey unutmamıştım. Kendimi zorladıkça yapmam gerekenler aklıma geliyordu.