Yoğun birkaç gün geçirdik.
Sabah saat 8 gibi uyanıyor, en geç 9'da otelden çıkmış oluyor, akşam 10-11 gibi geri dönüyorduk; Tokyo'yu karış karış geziyorduk. Sürekli yeni yerler görüyor, yeni tatlar tadıyor, yeni şeyler yapıyorduk. Çok fazla tapınak, tarihi yer, AVM, köy gezmiştik. Geleneksel Japon içeriği olan her şeyi denemiştik. Tokyo tatilimizin bitmesine son bir gün kalmıştı, Seul'e geçecektik.
Doğu haklı çıkmıştı. Nicolas onunla iş yapmak istemişti. Doğu'yu çok araştırmış ve yaptığı projeleri çok beğendiğini defalarca söylemişti, üstelik Doğu'da bunca zaman yaptıklarından ziyade ileride yapabileceği şeyler için çok büyük potansiyel görüyordu. Otellerindeki ses sistemlerini, televizyonları, telefonları ben yapayım dedi Doğu'ya; Doğu da 'Fiyatta anlaşırsak neden olmasın?' diye cevap verdi, ama içten içe o da bunu çok istiyordu. Çünkü Japonya Hükümetinin ses sistemini yapan birisiyle çalışmanın kendisi için de prestij olacağını düşünüyordu. Uzun uzun iş konuştular adamla.
Bugün yine tüm gün Tokyo'yu gezip otele geri döndüğümüzde artık yorgunluktan bayılacak gibiydim. Saat 11'di, tüm gün gezmiştik; çok güzel fotoğraflar çekinmiştik ama. Hemen bir duş alıp yatağa girdim. Doruk'la yatakta uyuduk.
Doruk'la uyuyordum çünkü Doğu benimle uyumuyordu. Hatta Doğu direkt uyumuyordu. Yarasa gibi tüm gece, tüm gün ayaktaydı; televizyonun olduğu odada saatlerini geçiriyordu o kadar.
'Bana güvenme' dedikten sonra bana karşı tavrı çok değişmişti. Pek konuşmuyor, mesafeli ve düşünceli duruyor, sürekli çatık kaşlarıyla bakıyordu yüzüme. Sorularıma cevap vermiyor, telefonuyla ilgileniyor, Doruk'a da bana da bakmıyordu. Sadece gezip gece olunca odaya geliyorduk. Yaklaşık beş gündür hiç seks yapmamıştık, yeltenmemişti, öpüşmemiştik bile.
Bana tavır koymuş gibiydi. Hatta tavır koymaktan da fazlasıydı bu yaptığı. Direkt olarak sinirli ve hırçındı bana karşı; ama ben umursamıyordum onu. Umursamamaktan ziyade ne yapacağımı bilmiyordum. Ona böyle bir şey söylediğim için pişmandım evet ama ne diyerek bu durumu düzeltebilirdim hiçbir fikrim yoktu. Benimle uyumaması canımı çok sıkıyordu ama elimden bir şey gelmiyordu. Onu zorla yatağa getiremezdim.
Onu çok özlemiştim aslında. Öpüşmeyi, benimle uğraşmasını, konuşmayı, sorular sormayı, sevişmeyi, tartışmayı bile. Günlerim zehir oluyordu onsuz. İçim buruk geziyordum hep. Doruk'a da bakmaması çok üzücüydü benim için, benimle kötü olduğunda Doruk'u da görmezden gelmesi ve uzak davranması. Onunla konuşmak ve bu sorunu çözmek istiyordum, bana yeniden ısınmasını ve sımsıcak olmasını istiyordum ama bunu nasıl yapabilirdim bilmiyordum. Keşke o gün saçma sapan konuşmasaydım.
Sinir, üzüntü, karmaşık bir ruh halinde olmak beni Doğu'ya saldırtıp duruyordu, o dönüp aramız kötü olmasın diye cevap vermekten dahi korkuyordu bana ama bu sefer 'Bana güvenme' diyerek onda bir şüphe oluşturmuştum. Telefonumu kontrol etmişti çok detaylı bir şekilde. Bunu neden söylediğimi, söylediğimin altında ne yattığını, böyle bir şeyin ağzımdan neden fırladığını bilmek ve cevaplar almak istiyordu.
Kendimi Doğu'nun yerine koydum. Ona gerçekten çok, çok kötü davrandığımı fark etmiştim; sürekli neye sinirlensem sinirimi Doğu'dan çıkartıyordum. Annesi kartımı iptal ettiğinde arayıp ona kızıyordum, Doruk benim yüzümden kafasını vurduğunda ona kızmıştım, 'bana güvenme' dedikten sonra gönlünü almak için hiçbir şey yapmamış tam tersine şüphe uyandırmıştım, sürekli kavga çıkartıp huzurumuzu bozup duruyordum. O aynılarını bana yapsa şimdiye defalarca ayrılmıştık ama Doğu beni kaybetmekten o kadar çok korkuyordu ki her şeyimi alttan alıyordu. Bu alttan alma da bir yerden sonra onun canına tak etmişti çünkü her şeyi kaldırsa bile şüphe beslemeyi kaldıramadı sanırım.