32

2.6K 153 105
                                    

Doğu'yla garip bir savaş halindeydik.

Aramızdaki şey bir 'direnç' savaşı olabilir miydi? Kesinlikle öyleydi. O benim bir adım atmamı bekliyor, ben ondan bir hareket bekliyordum; aramızdaki buzları eritecek, eritmekten ziyade aramıza örülmüş bu duvarı yıkacak bir hareket gerekiyordu ama belliydi ki bu hareket ne ondan ne de benden gelmeyecekti.

Hastane olayının üzerinden 2 hafta gibi bir süre geçmişti, karnım bir tık daha belirginleşmişti, kilo almıştım; Doğu'nun benimle alakalı yaptığı tek şey yediğimden, içtiğimden, sağlığımdan ve rahatımdan emin olmasıydı. Bana belli etmemeye çalışsa da vücudumu gözlemliyor, karnımın büyüyüp-büyümediğini kontrol ediyordu. Geceleri uyuduğumu zannettiği sırada yavaşça yattığım odanın içine giriyor ve karnıma dokunuyor, inceliyor, öpücükler konduruyordu.

Sabah olduğunda ise buz gibi bir suratla beni mutfakta karşılıyor ve hiçbir şey demeden arkasını dönüp gidiyordu. Sadece yiyip içtiğime bakıp sağlığımdan emin oluyordu. Annesini getirtip en güzel yemekleri, tatlıları yaptırıyordu; üstüme sürekli güzel şeyler sipariş ediyordu, yeni bir sürü takı ve mücevherim olmuştu. Bunların hepsini benim gönlümü hoş tutmak için yapıyordu fakat benimle hiç konuşmuyordu, hem de hiç.

Benim bir şey söylememi beklediği belliydi. Bebeği aldırmak için kafasını şişirmiş, aldığı hiçbir hediyedi, yaptığı hiçbir iyiliği kabul etmemiştim; onu son ana kadar reddetmiştim. O ise tüm cesaretini ve kendini toparlayıp benden vazgeçtiği anda kendimi onun kollarına atmıştım. Galiba bu onda da bende de bir şok etkisi yaratmıştı.

Aramızda neler oluyordu? İkimiz de bilmiyorduk.

Bildiğimiz tek şey ortada Arap saçına dönmüş bir bağ, karnımda bir çocuk, önümüzde belirsiz bir yol olduğuydu.

Mutfakta kahvemi içerken o çoktan uyanmıştı, biliyordum; yaptığım cookieyi kahveye batırıp afiyetle yerken beni evin kameralarından izlediğini biliyordum. Normalde çok şekerli şeyler yiyen birisi değildim ama doktorun söylediğine göre erkek çocuğa hamile olmak böyle bir şeymiş: Sürekli bir tatlı yeme isteği ve doymama.

Doğu'nun annesi de aramızdaki bu durumdan rahatsızdı.

Sürekli Doğu'yu ve beni karşısına alıp, bizi kıstırdığı her yerde, "Doğu, oğlum; İkra, kızım; karnında günahsız bir çocuk var, eğer onu doğuracaksan, babasının ilgisini ve şefkatini hissetmesi lazım. Doğu'yla ilişkiniz bu şekilde gidecekse bu çocuğa yazık. Yapmayın, etmeyin, aranızdaki problemleri çözün, ki mutlu bir yuvanız, mutlu bir yavrunuz olsun." tarzı şeyler söylüyordu. Söylediklerinde haklıydı. Bu çocuğu doğuracaksam, ki Doğu da doğurmamı istiyordu, aramızaki sorunları çözmeliydik. Dünyaya mutsuz bir bebek getirmek istemiyordum. Ama bir yandan da hala Doğu'ya, bana yaptıklarına, kendimi içinde bulduğum şu hale kızgın ve kırgındım.

Doğu'nun annesi Nermin Hanım ne benden, ne de Doğu'dan hamle gelmeyeceğini anladığı için bir çözüm bulmuştu: Çift terapisti. Bugün, saat 11.00 gibi bir çift terapisti gelecek ve bizimle görüşecekti. Bizi konuşmaya, konuşturmaya ve aramızdaki sorunları aşmaya itecekti.

Tabii Doğu ve İkra vakasının ne derece şiddetli olduğunu bilmiyordu muhtemelen.


Mutfağın içine Doğu girdiğinde bakışlarım ona döndü. Üstünde boxer harici hiçbir şey yoktu, duştan yeni çıkmış gibi saçları dağınık ve ıslaktı; bacaklarımı birbirine bastırdım.

Onu böyle görmek hiç iyi bir etki yaratmamıştı bünyemde.

İlerleyip kendine sert bir kahve aldı kahve makinesinden. Kahve olurken bir taraftan da bana dönüp, sert-boğuk sesiyle "Bu kadar şekerli şeyler yeme," dedi. "Şeker bebek gelişimi için iyi değil."

laylaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin