61

1.7K 146 350
                                    


Artık akşam saat 12 olduğu ve uykusuzluktan, yorgunluktan gözüm kapanmaya başladığı için uyanık kalamıyordum; Doruk tüm gün ağlayıp beni yormuş olsa da gün boyu ondan haber beklemek ve tansiyonumun sürekli yükselip çıkması beni öyle bir hale çevirmişti ki zihnimin yorgunluğu bedenimde patlamıştı.

Gün içinde sadece bir kere aramıştı, akşam saat 6'da; eve geç geleceğini çünkü bir işinin olduğunu, onu beklememem, kapıyı kilitleyip uyumam gerektiğini söylemiş ve hızlıca kapatmıştı. Gün içinde onu iki kere arasam da yanıtlamamış ve aramalarıma dönmemişti. 

Bir şeyin döndüğünü, o bildirimi gördüğünü biliyordum; sadece bundan sonra ne olacaktı ve şu an ne yapıyordu onu bilmiyordum. 

Doruk'u beşiğine koymayıp yatakta beraber uyumaya çalıştım. Biraz dönüp dursam da 1 gibi uyumuş, 3 ve 4'te uyanmış, o gelmiş mi ya da aramış mı diye telefonumu kontrol etmiştim; gelmemişti ve hiçbir haber yoktu. Sürekli uykularımdan uyandım durdum, bazen Doruk uyandırdı bazen içimdeki huzursuzluk, iyi hissetmiyordum. 

Sabah 5.30-6 gibi evden sesler geliyordu, uyandım, hala karanlıktı. Giyim odasının içinde olduğunu ve üzerini değiştirdiğini, bir su sesinin geldiğini duyabiliyordum. Titrek titrek nefesler aldım. Kıyafet ve hareket hışırtıları kulağıma ilişirken duşa girmiş olduğunu fark ettim. Birazdan hiç uyumadan şirkete gidecekti. 

Kalkıp yanına gitmeli miydim yoksa onu beklemeli miydim bilmiyordum, yatakta oturur pozisyona geçtim. Doruk'a bakıp onu beklerken içimde çok sıkıntılı bir his vardı. 

Birkaç dakika sonra beline havlu sarılı bir şekilde banyodan çıktı ve göz göze geldik. Eli sarılıydı. 

"Doğu?" dedim oturduğum yataktan kalkıp ona doğru yürürken. "Eline ne oldu?"

"Ben mi uyandırdım?" diye sordu sadece.

"Hayır," dedim. Elini elimin arasına aldım. "Uyanıp duruyordum. Eline ne oldu?" 

"Bir şey değil," dedi elini çekerken. Beyaz teninin kızardığı hatta turunculaştığı görülüyordu derisinin açık kısmından. "Ufak bir yanık." 

"Yanık mı?" dedim telaş içinde. "Nasıl yaktın?"

Dudağını yalayıp önümden çekilirken belindeki havluyu çıkardı ve boxerını giyinmeye başladı. "Arabanın motoru arıza yaptı," dedi. "Kontrol edeyim derken elimi bastırdım."

Yalan söylüyor.

Takım elbisesini giyerken onu izliyordum. Yalan söylediğini, başka bir şey olduğunu, bana şu an belli etmiyor olsa da Fuat meselesini bildiğini biliyordum. 

Ama o söylemedikçe bir şey söylememek bu durum için en mantıklı ve doğru olanıydı.

"Gece neredeydin?" diye sordum, ilk defa bu kadar uzun eve gelmemişti ve ben bir geceyi yalnız başıma geçirmiştim. Bu kendimi tam olarak bok gibi hissetmeme neden olmuştu.

"İşim uzadı biraz."

"Ne işi?"

Koluna saatini takarken yanık eli yüzünden zorlanıyordu. "Arazi bakmaya gittim İkra." dedi. 

"Beni hiç aramadın." dedim. Doruk'u işaret ettim sonra. "Doruk'u hiç sormadın. Neyiz biz?"

Dik dik gözlerimin içine bakıyordu. "Aklımdaydın." dedi sadece. Ceketini eline alırken yaptığının bir şerefsizlik olduğunu anlamış olacak ki bana doğru adımlayıp alnıma bir öpücük kondurdu. Ama ben ona bakıyordum. "Kızma bana." 

laylaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin