Yağmurlu bir gündü. Elif uğruna ne mücadeleler vererek geldiği İstanbul'da, evinin geniş balkonunda yağan yağmur damlalarına bakarken bir yandan gülüyor, bir yandan ağlıyordu. Yaşadığı tam bir duygu karmaşasıydı. Bir taraftan içi içine sığmayıp kahkahalar atmak isterken, bir taraftan da bağıra bağıra ağlamak istiyordu. Yaşadıklarını düşündükçe buruk bir tebessüm etti. Hala şu yaşananlara inanamıyordu. Yağmur damlaları hızını arttırmışken burnuna yağmurlu havanın o melankolik kokusunu çekti. Masanın üzerindeki kahvesine uzanarak önce kokusunu derince içine çekti sonra koca bir yudum içti. Kahve kokusunu hep çok sevmişti. İçeride kendi kendine çalan radyodan yükselen müziğin değişmesiyle gözlerine yaşlar doldu. Bu duyduğu melodi ona annesini hatırlattı. O an yüreği sızladı... Bu annesinin en sevdiği türküydü. Çok güzel bir Giresun türküsü..." Ağasar'in balini da gel salıni salıni
Adam cebunde taşur senun gibi geluni
Adam cebunde taşur da senun gibi geluni
Oy Asiye Asiye , tütün koydum kesiye
Baban seni veriyi da bir bağ pırasiye
Oy sevdiğum oy oy "
Elif içindeki tüm kırgınlıklarını akıtmak istercesine sessizce ağlamaya başladı. "Annemm" dedi burnunun direğini sızlatan bir acıyla. Şu an ne yapıyordur acaba diye düşündü. Elif hayatı boyunca hep annesinin yanında olduğunu bildi ama maalesef İstanbul'a gelmesi için yeterli mücadeleyi vermedi, veremedi. O dimdik dursaydı Elif'in yanında belki şu an ki durum farklı olabilirdi diye düşündü. Annesine önceleri çok öfkeliydi ama sonra özlemi arttıkça öfkenin yerini özlem aldı. Hep böyle oluyordu işte; olmadık bir yerde çalan bir şarkı, ya da gördüğü ufak bir şeyle aklına birden düşüveriyor, bir anda gözyaşlarına boğuluyordu.
Elif gözyaşlarını elinin tersiyle sildi. Derin bir nefes alarak yağan yağmur damlalarına baktı. Karşısındaki denize kaydı gözü sonra. Bugün biraz dalgalıydı. Karadeniz'in dalgasına benzemese de yine de seyirlik bir manzara sunuyordu. Denizden gelen iyot kokusunu ciğerlerine kadar çekti. Öyle ya da böyle buraya gelebilmişti. Bundan sonrası nasıl olacak kestiremiyordu ama yeni bir başlangıç yapmıştı artık. Önünde henüz hiç bir şey yazılmamış tertemiz bir sayfa vardı. Ardında bıraktıklarıyla, önüne kattıklarıyla, düşünmeye bile fırsatı olmadan kendini atmıştı buralara. Bundan sonrası için sadece okulunu ve geleceğini düşünmeliydi. Birkaç yıl dişini sıkacak, sonra kendi düzenini kuracaktı.
İnce, narin ellerini gözyaşlarıyla yarışan yağmur damlalarına doğru uzattı.
"Her şeye rağmen buradayım işte! Evet, işler planladığım gibi gitmedi ama sonuç olarak buradayım işte. İçimde hala bekleyen bir umudum var ve ben o umuda sıkı sıkıya sarılacağım. Her şeyi yoluna koyacağım, biliyorum."
Kendini balkondan dışarı doğru biraz daha uzattı, havayı içine çekti, gözlerini kapattı. Yağmur damlaları gözyaşlarına karışırken güzel gözlerine kadar ulaşan sıcacık bir tebessüm etti. Her şeyin yoluna gireceğine, her şeyin çok güzel olacağına dair içine kocaman bir umut tohumu daha ekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİM SEN DEDİ (TAMAMLANDI.)
RomanceHayata dair büyük umutları olan, en büyük hayali üniversite okuyup meslek edinmek ayaklarının üzerine sağlam basmak olan, Karadeniz kadar hırçın, dik başlı ve inatçı, güzeller güzeli çimen gözlü, henüz 19 yaşında bir genç kız, Elif... Daha küçücükke...