Merhaba canlar, 😍Multimedya : Bölümden sahne ( Elif & Barış temsili 💞)
Keyifli okumalar 😉
******
Elif kayınvalidesi ile bahçede karşılıklı kahvelerini yudumlayıp sohbet ederken Barış ve babası da şirketteydi. Geleli 3 gün olmuştu ve 3 gün boyunca kayınvalidesi Elif'i memnun edebilmek için etrafında adeta pervane olmuştu.
Geldikleri gün onları karşısında pat diye görünce yaşadığı heyecan görülmeye değerdi. Bir de bunun Elif'in planı olduğunu öğrenince zaten çok sevdiği gelinini mümkünmüş gibi daha da bir sevmişti. Onun o ince, naif, şahsına münhasır halleri, sevecen, samimi hareketleri baktıkça mutluluğunun katlanmasına sebep oluyordu. Oğlu ne kadar da haklıydı ondan vazgeçmemek için ettiği inatla!
Ah bir de kendi gibi, oğlu gibi güzel torunlar verseydi ona! Şu bahçede mini mini ayaklarıyla koşuşturdularını bir görebilseydi! Aklından geçenlerle gülümserken fincanı koklayan gelinine baktı. Küçücük bir kızken de böyle koklardı kahveyi sonra da yakalanınca utanırdı.
"Güzel kızım kahveyle aranızda aşkı Barış kıskanmıyor mu?" dedi muzip bir şekilde.
Elif bir an ona bakarken mahçupça fincanı koklamayı bıraktı. Yaramazlık yaparken yakalanmış çocuk gibi bakarken kayınvalidesi yüksek sesli bir kahkaha attı.
"İlahi kızım! Güldürdün beni. Ne güzel bakıyorsun öyle." dedi gülmekten yaşaran gözünü silerken. " Benim oğlum boşuna avare gibi dolanmadı yıllarca ' Elif, Elif' diye. Cok başkasın sen yahu!" derken hala gülüyordu.
Zaten utanan Elif bu sözlerle daha da utandı. Onun kızaran yüzüyle kayınvalidesi karşısındaki koltuktan kalkıp yanına geçti. Sıkıca sarıldı ona.
Elif de sarılmasına karşılık verdi. Havanın soğuk olmasına aldırmadan bahçede biraz daha oturduktan sonra içeriye geçip akşam yemeği için hazırlıkları kontrol ettiler.
****
On üç gündür sesini duymadığı Neşe'yi merak eden Murat odasında oturmuş elindeki kalemle oynuyordu. Barış'ın yokluğuyla konuşacak kimsesi de kalmamıştı. Neşe'yi aramamak için adeta kendisiyle savaşıyordu günlerdir. Sırf onun düşünmesi, kafasını toplaması için çekiyordu bu ızdırabı. Kendisiyle baş başa kalsın istiyordu.Aklına Neşe'nin panikle ona ilaç içirmek için gecenin bir yarısı çorba yapma teklifi geldi. Nasıl da korkmuştu canı yanıyor diye.
"Ahhh" diye bağırdı elindeki kalemi masaya fırlatırken. Ne hallere koymuştu onu küçücük halleriyle! Ah ben seni bir avucumun içine alayım tatlı tatlı burnundan getirmez miyim diye geçirdi içinden.
Ve daha fazla o tılsımlı sesi duymadan duramayacağını anlayarak telefonunu eline aldı. Rehberden adını bulup arama tuşuna bastı.
Ekranda yazan 'Küçük Cadım aranıyor' yazısına bakıp tebessüm etti.
Ancak telefonda beklediği sesi duyamadı. Kısık bir ses zorlukla "Efendim" demişti. Önce başkası açtı zannetse de aynı sesin "Murat" dediğini duyunca yutkundu.
"Neşe!" dedi panikle " Sesin neden böyle geliyor. İyi misin?"
"Evet evet iyiyim." dedi zor çıkan sesiyle Neşe "İstanbul'un havasına çabuk alışmışım. Buranın havası çarptı galiba." derken boğazını zorladığı açıktı. Gülmeye çalışırken çıkardığı hırıltılı ses Murat'ın canını fazlasıyla yaktı.
"Ah Neşe! Neden dikkat etmiyorsun kendine?" diye azarladı onu farkında olmadan. Sonra derin bir nefes aldı. "Neyse dinlen sen. Daha sonra konuşalım.Görüşürüz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİM SEN DEDİ (TAMAMLANDI.)
RomanceHayata dair büyük umutları olan, en büyük hayali üniversite okuyup meslek edinmek ayaklarının üzerine sağlam basmak olan, Karadeniz kadar hırçın, dik başlı ve inatçı, güzeller güzeli çimen gözlü, henüz 19 yaşında bir genç kız, Elif... Daha küçücükke...