Merhaba canlarım 🤗Yeni bölüm getirdim size 🎉 Bu bölümde sadece Elif ve Barış var. Özlediniz değil mi? ♥️
Multimedya : Bölümden bir sahne (temsili Elif & Barış 😍) +
Buray - Haykırasım Var🎶 ( Barış'ın bölümde söylediği şarkı. Dinleyiniz efendim 😉)
Hadi daha fazla tutmayayım sizi. 😆
Keyifli okumalar 😊
*******
Elif nihayet okuldaki işleri bitince Ayşe Hoca ile vedalaşarak okuldan çıkabildi. Sırf söz verdiği için bütün öğleden sonrasını kütüphanede geçirmek zorunda kalmıştı. İyi olmuştu aslında biraz da. Kafası dağılmıştı.
Neşe ile çıktıktan sonra hiç konuşmadılar. Normalde arayıp sürprizinin nasıl geçtiğini sorması gerekirdi. Ama inadına aramadı. Zira okuldaki o Tuana'yı kışkırtan tavırlarını hatırladıkça tekrar tekrar sinirleniyordu.
Eve geldikten yarım saat sonra Barış da geldi ve birlikte akşam yemeği yediler. Elif hızlıca makarna ve çorba yapmıştı o gelmeden. Barış da dünyanın en mükemmel yemeğini yiyormuşçasına iştahla yedi yemeğini. Aslında çorba fazla sulu, makarnanın sosu da epeyce salçalı olmuştu. Ama bunun bir önemi yoktu. Elif elleriyle onu düşünerek yapmıştı ya o yemekleri varsın zehir olsun, fark etmezdi!
Elif hala Tuana'nın söylediklerinin etkisinden kurtulamıyordu bir türlü. Neden bu kadar kafaya taktığını bilmiyordu ama dibindeki insanın böyle düşünüyor olması içindeki kıskançlık duygularını gün yüzüne çıkarıyordu.
Yemekte daha bir alıcı gözüyle süzdü Barış'ı. Ama bu sinirini daha çok bozmaktan başka bir işe yaramadı. Neden bu kadar yakışıklıydı ki! Ona belli etmemeye çalışsa da her konuşmasında, mimiklerinde, gülünce ortaya çıkan gamzelerinde ona hayran olmuş, hayran oldukça da öfkesinden dudaklarını kemirmişti. Onu etkilediği gibi başkalarını da etkileme ihtimali kıskançlık duygularının şaha kalkmasına sebep olmuştu. Aslında abarttığının farkındaydı şu anda ama yine de kendine engel olamıyordu.
Yemeklerini yedikten sonra ikisi de hazırlanmak üzere odalarına çıktılar.
Elif yalnız kalınca aklına yine Tuana'nın Barış'ı ağzının suları akarak anlatışı geldi. Hele Neşe'nin ona çanak tutması yok muydu! Yine aklına geliyordu! Yine sinirleniyordu. Sinirlendikçe de adeta yerinde tepiniyordu. Yok yok, bu iş böyle olmayacaktı.
Aynanın karşısında makyaj yaparken bir taraftan da kendi kendine söyleniyordu hala.
"Ya kız kalkmış Barış hakkında olur olmaz konuşuyor bizim salak onu yatıştıracağına daha çok kışkırtıyor. Tamam kız kim olduğunu bilmiyor, konuşuyor densiz densiz! Ya sen!?"
Durdu aklına gelen şeyle dişlerini sıktı. Sonra sesini incelterek "Barış o şirketin sahibi!" diye onun taklidini yaptı. " Çok önemli bir bilgi bu zaten. Tuana bunu bilmeli!"
Elindeki ruju dudağına bir hışımla sürerken içinden hala Neşe'ye saydırıyordu. Ruju dudaklarına yedirirken burnundan soludu yine. Tuana da az değil diye düşündü.
Aynadaki aksine bakarak tısladı yine.
"Hayır yani Tuana'yı da anlamıyorum ki! Sana ne elin adamından! Bir de Barış'ım demez mi? Sen kimsin? Geri zekalı!"
Gözlerini kapatıp açtı sinirle tekrar ofladı. "O minibüs durağındaki ürkek güvercin gitti yerine bu hırçın panter geldi! Dost dedik bağrımıza bastık! Git kimden hoşlanıyorsan hoşlan! Zaten şıp sevdisin! Git başka birine yürü! Ama Barış'tan uzak dursun yaa! Bula bula onu mu buldu yani!" dedi mutsuzca. "O benim!" dedi sonra aynaya dolu dolu gözlerle bakarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİM SEN DEDİ (TAMAMLANDI.)
RomanceHayata dair büyük umutları olan, en büyük hayali üniversite okuyup meslek edinmek ayaklarının üzerine sağlam basmak olan, Karadeniz kadar hırçın, dik başlı ve inatçı, güzeller güzeli çimen gözlü, henüz 19 yaşında bir genç kız, Elif... Daha küçücükke...